18 Ocak 2008 Cuma

Müziğin Üç Cadısı…




ALPER TURGUT


“Dünya tek bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu.”… Napolyon’un bu meşhur sözünün altına hangimiz imzasını atmaz ki… Üç imparatorluğa başkentlik yapan tarihi yedi tepeli kentin kendine has bir kokusu, büyüleyen bir cazibesi ve sanata dair bir yatkınlığı var. Başay Okay, Elif Özel, Şeniz Erdinç ve arkadaşlarının kurduğu Grup Artistanbul, adını, şehri İstanbul’a karşı hissedilen muazzam aşktan aldı. (Zaten ‘İstanbul'u sevmezse gönül aşkı ne anlar’ dememişler miydi?) Şimdi hep birlikte İstanbul’un en ünlü caddesi olan İstiklal’de gezelim. Köşe başlarından yükselen caz, Latin, klasik, pop ve rock müzik, hiç istisnasız kulaklarımıza çalınacak ve yol boyunca bize büyük bir keyifle eşlik edecektir. İşte Başay, Elif ve Şeniz’in repertuarları da öylesine zengin ve doyurucu… Müzikal altyapıları sapasağlam ve kaliteden asla ödün vermiyorlar. Onlar, bencillik ve bireyciliğin baş tacı edildiği günümüzde 10 yıldır birlikte şarkı söylüyorlar. Sıkı dostluklarını ve dinmeyen neşelerini sahneye taşımayı unutmadan…

Grup Artistanbul ise 2005’te kuruldu. Hemen söyleyelim, vokal-sopranolar Elif Özel ve Şeniz Erdinç, vokal-alto Başay Okay, “müziğin üç cadısı” olmayı peşinen kabul ediyorlar. Vokal-tenor Berk Özbek, vokal-trombon Dünya Kızılçay, vokal-saksafon Cenk Sökmen, viyola Eda Berker, klavyeler Okan Barut, elektrogitar Kerem Türkaydın, basgitar Altay Dönmez ve davul Mehmet Yüzgeç’in de katılımıyla grup gerçek kimliğini buluyor ve hep birlikte sahnelerin tozunu atıyorlar.

Onlara 2007’yi nasıl geçirdiklerini ve bu yıldan neler beklediklerini soruyorum. Yanıtları hazır; “Geçtiğimiz yıl popülerliğe adım attığımız bir dönem geçirdik. Ancak sanat tarafının yüksek olduğunu da ekleyelim. Bu nedenle ‘popüler’ kelimesini severek üstümüze alıyoruz. Bizim cephemizden bakarsak, olumlu değişikliklerin yaşandığını söyleyebiliriz. Ve halen insanların bizi tanıma dönemindeyiz. Yanlış anlaşılmak istemeyiz. Biz kaliteyi popülaritede bulmuyoruz, bu çok büyük bir yanılgıyı beraberinde getirir, biliyoruz. Kalite her şeyden önemlidir. Bu bizim sihirli sözcüğümüz. Grupça nitelikli müzik ile alkışa muktedir sahne şovlarını esas alıyoruz. Çünkü kalite ekseninde başarı kazanacağımıza bir kez inandık. Klişe bir ifade belki ama 2008’in bizim yılımız olacağını düşünüyoruz. Ne yaptığımızı bilerek yola çıktık ve iyi ve güzelden ödün vermeyeceğimizi bile bile hedeflerimizi büyük tuttuk. Sanatsal tavrımızı ta en başından belirlemiştik. Delidolu, fıkır fıkır, kaynayan ve kaynaştıran eğlence… Türkiye standartlarında en iyisi… Kısacası operada şarkı söylemediğimizin farkındayız ve bunun tadını çıkarıyoruz.”

Türkiye’de halkın operayla arası nasıl? Cevabı kısmen biliyor ve tahmin ediyorum ama yine de soruyorum;
“New York’ta 1883 yılında kurulan Metropolitan Operası, 300 dolarlık biletlerine karşın tıklım tıklım dolu. Bizim operamız ise 15 YTL’ye sinek avlamayı sürdürüyor. Öncelikle kurum kendini geliştirmiyor ve hemen her operacı at gözlüğüyle bakmayı sürdürüyor. İki arya söylemekle işlerini yaptıklarını sanıyorlar. Birçoğu sadece aldığı maaşa bakıyor. Bir nevi bankamatik memuru… Anlayacağınız tencerede aynı iğrenç yağı kavurup duruyoruz. Batılı ülkelerin büyük kentlerinde çok sayıda opera var. İstanbul gibi dev bir kentte ise bir tek AKM... Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda birkaç yıldır opera yapılmıyor. Şimdi bir de Süreyya sineması, tekrar özüne dönerek opera binası oldu. Süreyya biraz küçük, orada ancak bazı müzikaller ve operetler sahnelenebilir. Şehir, devlet, özel… Tiyatroların sayısı hiç olmazsa belki bir gün tatmin edici bir noktaya çekilebilir. Opera için ise umutlu değiliz.”

- AKM’nin yıkılması gündeme gelmişti? Bu durumda AKP, operayı tamamen ortadan kaldırmayı mı amaçlıyor, ne dersiniz?

Elif bu konuda zaten dertliymiş… “Ben operada kadrosuz 5 yıl çalıştım. İşimi çok seviyordum. Belli aralıklarla iki defa kadro sınavına girdim. Oysa kadroya girmek, kayırmaların (birinin kızı, birinin öğrencisi) yaşandığı eşit olmayan şartlar altında bir mucize gibiydi. O, performans için yıllarca çaba sarf ettik. Sonuçta, ezildik ve üzüldük. Her yıl 3 solo, 10 koro kadrosu için sınav açılıyor. Son sınava 300’den fazla insan başvurdu. Bunun dışında, her yıl İstanbul, Ankara, İzmir çok sayıda mezun veriyor.”

Başay ve Şeniz de sırasıyla söze karışıyor; “Artık politika sanatla iç içe… AKP’nin iktidar olmasının ardından AKM’ye müfettişler gelmeye başladı. AKM’de görevli bin kusur insan nedense birilerinin gözüne batıyor. Yanlış anlaşılmasın ancak TRT’de bendir, darbuka çalan kadrolu bir müzisyenin durumu bizlerden çok daha iyi… Kültür bakanlığı kendi operasına kadro açmıyor. Süreyya Opera Binası için kadro açılsa, dekorcusundan solistine 300–500 kişi iş sahibi olabilirdi. Birçok arkadaşımız geçinemiyor, parasızlıktan evlenemiyor… Bu nedenle Grup Artistanbul’u kadro alamayan operacılara yeni bir iş kapısı olarak görüyoruz.”

Sizleri izlemeye ve dinlemeye daha çok kimler geliyor?

“Öncelikle çok sesli ve renkli eğlence arayanlar. Yani hemen herkes… Sahnede gökkuşağının renklerini yansıtalım istiyoruz ve gelenlere dört dörtlük şovlar sunuyoruz. Puzzle’ın parçalarıyız biz. Birlik olunca güçleniyor, çoğalıyor ve beğeniliyoruz. Ayrıca tarihimizi ve müziğimizi de anlatıyoruz. Gecenin konseptine uygun giyinerek, aksesuarlar kullanarak yapıyoruz bunları… Yabancı konukları, Kalamış’tan Üsküdar’a dolaştırıyoruz, eski İstanbul’u, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarını ve Osmanlıyı tanıtıyoruz. Mesela NATO toplantısında ve dünyaca ünlü kalp cerrahlarının katıldığı etkinlikte çok özel anlar yaşadık. Hiç ummayacağımız simalarla karşılaşıyoruz. İnsanlar gelip bize teşekkür ediyor. Doyasıya eğleniyorlar, stres atıyorlar. Şunu da söylemekte yarar var. Müziğimiz gençlerden ziyade daha olgunlara hitap ediyor. İzleyici kitlemiz, 25 yaş ve üstü…”

- Sizin tarzınızın herhangi bir adı var mı?

“Tarzımız dünya müziği. Biz evrensel müziği icra ediyoruz. Carmen’i rock tarzı söylüyoruz, Gece Kraliçesi’nin aryasını dinlerken dans edebiliyorsunuz. Aryalar, napolitenler… Caz, Latin, pop… Dans. Koreografi... Nostalji ve günümüz. Bohemian Rhapsody, Yesterday ve Think belki en bilinenleri… Sonra Frank Sinatra, Beatles, Nat King Cole… Ardından Broadway esintileri… İnsanlar eğer eğlenmek istiyorlarsa bizleri hiç düşünmeden her türlü etkinliklerine çağırabilirler.”

- Ya albüm?

“Kendi şarkılarımızı yapalım ve albümümüz çıksın gibi bir derdimiz bulunmuyor. Türkiye’de enteresan bir bakış açısı var. İnsanların birçoğu isme önem veriyor. Çünkü onu duymuşlar, onu bilmişler. Aslında onlara yedirilmeye çalışılan çikolatanın adı var ama tadı yok ve içinde hep bir şeyler eksik… İsim eşittir çok para. Bu tüketim toplumuna sunulan kötü bir ambalaj…”

- Fotoğraf çekiminde eğleniyordunuz, peki sahnede de eğleniyor musunuz?

“Hem de nasıl… Arkadaşlarla müzik yapmak çok güzel… Müzik, ruhumuzu ve tüm benliğimizi sarmış durumda… Keyif alıyoruz ve bu izleyenlere de sirayet ediyor. Yaratıcılığımız, enerjimiz ve performansımız paylaştıkça artıyor. Sahnede kalabalık olmak, ekiple var olmak ve farklı ses tonlarından bir bütünlük yakalamak… Adı üstünde bu bir müzikal eğlence ve biz zevk alıyoruz. Sanat için sanat ve insan için sanat. İkisinin kolajı aynı zamanda bizim kurulma gayemiz.”

Başay, özlemle andığımız, aradığımız oyunculuk anıtı Yaman Okay’ın yeğeni… Hukuk fakültesini bitirmek yerine müziği ve oyunculuğu tercih eden Başay Okay’ın yeteneklerinin sınırı yok gibi… Tangoda ustalık, güzel ses ve iyi oyunculuk… Başay, Artistanbul dışında Can Bora Genç ile birlikte Şaraband Grubu’na da ses veriyor. İkiliyi izlemek isteyenler, Cuma ve Cumartesi akşamları Beyoğlu’ndaki Şarabi’ye uğrayıp kulaklarındaki pası silebilirler.

Elif, haksızlığa uğradığını düşünerek istifa etmeden önce İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin solisti idi. 18 yaşında sahneye adımını atan Eli Özel, Batı Yakası Hikâyesi’nin de aralarında bulunduğu 15 opera ve müzikalin başrolünde seyircilerin karşısına çıktı. Halen “Doktorlar” dizisinde oynayan Elif, vizyondaki “Kabadayı” filminde de rol aldı.

Şeniz de başarılı bir operacı ve iyi bir eğitmen ancak kadro sıkıntısı onun düşlerini engelliyor. ‘Sahnede olmak’ onun en büyük hayali… Tiyatro oyunculuğu ve seslendirme, Şeniz Erdinç’in parmağındaki diğer yüzükler arasında… Üniversitede akademik kariyer yapmak ve geleceğin müzisyenlerine hocalık etmek... Şeniz’in kısa vadeli planı bu…

Çiçek dürbünü (kaleydoskop) ile baktığınız yer güzellikler içindedir. Grup Artistanbul üyeleri de, hayatı öyle bakmayı deniyorlar. Eğlence, müzik, şov adını artık siz koyun, onlar sahnedeyken zaten göreceğiniz yegâne şey, işte bu güzellik… Eğer bakmayı biliyorsanız.
Fotoğraf: Uğur DEMİR
Cumhuriyet Hafta Sonu / 19 Ocak 2008

Hiç yorum yok: