15 Mart 2009 Pazar

Bir aydır “Press” yerine grev önlüğü




İSTANBUL/ ANKARA (15.03.2009)- ATV-Sabah grevi bir ayı devirdi. Grev Gazetesi, “Sessizlik bozuluyor” manşeti ile çıktı. TGS üyesi basın emekçileri, İstanbul'da 4. defa yürüdü, taleplerini haykırdı. İstanbul'da yürüyüş yapıldığı sırada greve bir soluk da Ankara'dan geldi.



ATV-Sabah grevi, 30'lu günleri geride bıraktı. Grev dayanışması her geçen gün büyüyor. Tekelci medya grevi görmezden geliyor. Ancak, bir gazete, grev haberine yer verdi. Grev Gazetesi bunun üzerine “Sessizlik bozuluyor” manşeti ile çıktı. Gazete spotunda, “Vicdanının sesini dinleyen kalemlerin yazdıkları çizdikleri, vicdanının sesine kulak veren gazetecilerin yönetici olduğuyayın organlarına artık yansıyor” ifadelerine yer verdi.


ATV izleme, Sabah alma!


Grevle dayanışma büyüyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi basın emekçiler dün akşam 4. kez Taksim Meydanı'na çıktı. Yaklaşık 200 kişi sloganlarla İstiklal Caddesi'ni çınlattı ,meşalelerle aydınlattı. Yürüyüşe, Türk-İş'e bağlı sendikalar ile demokratik kitle örgütleri destek verdi. Grevcilere, Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkey, Hava-İş Başkanı Atilla Ayçin ile Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak destek verdi.



Taksim Tramvay Durağı'ndan meşalelerle başlayan yürüyüşte, “ATV-Sabah'ta grev kazanacak”, “Tayyip'in damadı sendika düşmanı”, “Emeğin onuru sendikalı olmaktır” ve “Grev grev grev...” sloganlarıyla atıldı. Basın emekçileri yürüyüş boyunca medya patronlarının sansürünü delmek için çıkardıkları Grev Gazetesi'ni dağıttı, emekçi halka “ATV izleme, Sabah alma” çağrısında bulundu.



Alper Tunca Çatal, grevci işçiler adına yaptığı açıklamada şöyle seslendi: “Biz, 10 gazeteci 30 gündür grevdeyiz. 30 günden beri sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Gazete patronları 30 gündür biz görmezden geliyor. Çıkarları için bir birleriyle savaşan patronlar, bize karşı utanç verici bir dostluk içinde. Bu grevi sizden gizliyorlar.” Çatal, medya patronlarının görmezden gelmesinin kendilerini engelleyemeyeceğini, desteklerle grevin daha da büyüdüğüne vurgu yaptı ve taleplerini bir kez daha hatırlattı. Çatal, toplu sözleşmeli sendika hakkı ve insanca yaşayabilecek ücret ve çalışma koşulları istediklerin ifade etti, “30 günden beri bağımsızlık istiyoruz. Alacağız” dedi.


Ankara'da destek eylemi




İstanbul'da İstaklal Caddesi basın emekçilerinin yürüyüşü ile çınlarken, aynı saatlerde Yüksel Caddesi meşalelerle aydınlandı. Petrol-İş Sendikası Ankara Şubesi dün akşam Yüksel Caddesi'nde meşaleli bir eylem yaptı. Petrol-İş Sendikası Ankara Şube Başkanı Mustafa Özgen yaptığı açıklamada, basın emekçilerinin 29 yıl sonra yaptığı grevin önemine işaret etti, medya patronlarınırn grevi kırmak için ellerinden geleni yaptıklarını ifade etti. Özgen “Hepimize düşen görev, mücadelemizi birleştirerek grevin başarı ile sonuçlanmasını, işten atılan 10 basın emekçisinin işbaşı yapmasını sağlamak olmalıdır” dedi. Özgen, grevin ardından, ATV'nin izlenmemesini ve Sabah Gazetesi ile Turkuaz medya grubuna ait dergilerin alınmaması yönünde karar aldıklarını açıkladı, “Grev TGS’nin isteği doğrultusunda sonuçlanana kadar bu kampanyamız devam edecektir. Bu grevi kendi grevimiz olarak görüyoruz.” dedi.



İpekçi: Onur grevimiz



Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi ise, “Onur grevimiz birinci ayını doldurdu. Heyecanımız hiç eksilmedi. Korkutanların kalbine korku saldık. Bir bayrak gösterdik. Grevciler bu bayrağı omuzladı. Dalgası, plaza medyasını sarstı” diye konuştu.




İpekçi, “Grevimiz, bu hedefleri amaç bilerek uzun soluklu bir mücadeleye hazırdır” dedi ve tüm basın emekçilerine şu çağrıda bulundu: “Sessizce mücadeleye katılma sırasını bekleyen basın emekçileri, sizleri de aramızda görmek istiyoruz. İşyerlerinde sessizlik eylemlerine hazırlanın. İşsizlik sırası size gelmeden, örgütlü mücadeleye katılma önceliğini siz alın.” Eylem, sloganlarla son buldu.





ATILIM

14 Mart 2009 Cumartesi

Kemiklerin diğer parçaları nerede?





İSTANBUL (14.03.2009)- Cumartesi Anneleri, ellerinde kayıp yakınlarının fotoğrafları bugün yine Galatasaray Lisesi önünde buluştu. Anneler, 207. buluşmalarından BOTAŞ kuyularında çıkan kemiklere dikkat çekti, “Kemiklerin diğer parçaları nerede?” diye sordu, toplu mezarların açılmasını istedi.


BOTAŞ yetmez, toplu mezarlar açılsın

Kayıp yakınları, sağanak yağmur altına geçen buluşmalarını 14 Mart Tıp Haftası'na adadı, kaybedilen iki sağlık emekçisinin dosyasını açıkladı. Tiyatro sanatçısı Deniz Türkali, yaptığı açıklamada, BOTAŞ ölüm kuyularından kazıldıkça kemik çıktığına dikkat çekti, kuyularda yapılan çalışmayı sağlıklı bulmadıklarını belirtti. Türkali, sadece birkaç kemik parçası bulunmasının diğer parçaların daha önce oradan taşındığı şüphesi yarattığını kaydetti, “Bulunan kemiklerin ve kafatasının diğer parçaları nerede?” diye sordu. Türkali, ölüm kuyularının yanı sıra Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki JİTEM işkencehanesi arkasında bulunan höyük ile Başköy'deki Kimsesizler Mezarlığı ve tüm toplu mezarların kazılmasını istedi.


Sanatçı Türkali, Ergenekon soruşturmasının sadece hükümete darbe ile sınırlandırılmasına tepki gösterdi, “Devlet adına işlenen suçları kapsamasını istiyoruz” dedi.


Bir Tıp Haftası'nda daha kayıplar

Tiyatro sanatçısı Deniz Türkali, 207. buluşmayı 14 Mart Tıp Haftası'na ve kaybedilen iki sağlık emekçisi Ayşenur Şimşek ile Recai Aydın'a atfettiklerini belirtti, dosyalarını açıkladı. Türkali, Sağlık-Sen'in kurucusu ve yöneticisi eczacı Ayşenur Şimşek'in 24 Ocak 1995'de Ankara'da gözaltına alındığını, ancak yapılan tüm başvurulara rağmen kendisinden bir daha haber alınamadığını ifade etti. Deniz Türkali, Şimşek'in işkence edilmiş cesedinin şimdi Ergenekon'a ait cephaneliğin ortaya çıktığı Gölbaşı'nda 12 Nisan 1995'de bulunduğuna dikkat çekti.


Tiyatro sanatçısı Türkali, Doktor Recai Aydın'ın da 2 Temmuz 1994'te Diyarbakır'daki evinden işe gitmek için çıktığını ve kendisinden bir daha haber alınmadığını hatırlattı. Türkali, Uluslararası Af Örgütü'nün çağrısıyla dünyanın pek çok yerinden dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve Adalet Bakanı Mehmet Moğultay'a “Dr. Recai Aydın'a ne oldu?” diye soran mektuplar gönderildiğini de anımsattı, ancak devletin “Biz de yok” yanıtının değişmediğini ifade etti. Türkali, sağlık emekçilerinin örgütlenme mücadelesi yürütürken gözaltına alınarak kaybedilen Şimşek ve Aydın'ın tüm faillerinin yargılanmasını istedi.



Bu haber ATILIM'dan alınmıştır...


Ölüm Kuyuları





Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 1990'lı yıllarda öldürülen insanların kuyulara atıldığı iddiasıyla ilgili başlattığı soruşturması kapsamında, Silopi Cumhuriyet Başsavcısı Atilla Öztürk ve Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi'nin nezaretinde Botaş tesisleri ve Silopi-Cizre karayolunun 15. kilometresinde yer alan Sinan Tesisleri'ndeki kuyularda 9 Mart'tan beri devam eden kazı çalışmaları dün gece sona erdi.


Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi, "Kazılar sona erdi. İlk kuyuda muhtelif kemik parçaları ve materyaller bulundu. İkinci kuyuda ise bir kafatasının parçası 2 kemik, eldiven, düğümlü ip, terlik, şapkanın bir parçası, kot pantolon parçaları, belli muhteviyatta materyaller bulundu. Bunlarda adli tıp kurumuna gönderilecek. Bu muhteviyatlar üzerinde kan izi olup olmadığının tespiti, hem kemiklerin hem tespiti hem de DNA testi yapılacak" dedi.


Botaş'ta 3 yerde yapılan kazıda 2 kemik parçası, elbise parçaları, Sinan tesislerindeki birinci kuyuda 15 kemik, bere elbise çorap parçaları, ikinci kuyuda bir kafatası parçası, iki kemik, elbise parçaları ve domuz bağı şeklinde düğümlenmiş1.5 metre civarında ip bulunmuştu.


13 YIL SONRA KARAR ÇIKTI


İkinci Manisa davasında müebbet hapis


HİLAL KÖSE

Kamuoyunda 2. Manisa davası olarak bilinen dosyanın tek tutuklusu Bülent Gedik’in de aralarında bulunduğu üç sanığa 13 yıl süren yargılamanın ardından “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” verildi. Türkiye, sanıklara gözaltında uygulanan işkence nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) iki kez mahkûm oldu. Sanıklar hakkında indirim uygulamayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yeni heyeti, AİHM kararlarını da dikkate almadı.


Ortaokul, lise ve üniversite öğrencisiyken yasadışı örgüt üyesi olmak suçundan haklarında dava açılan 32 kişi, 13 yıl boyunca yargılandı. Sanıkların yasadışı TKEP/L örgütü adına çeşitli eylemlere katıldıkları ileri sürülüyordu. Davanın tek tutuklu sanığı olan Bülent Gedik, cezaevinde İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü bitirdi. Türkiye, bu dosyadan “işkence, kötü muamele” nedeniyle AİHM’de iki kez tazminat ödemeye mahkûm edildi.

Talepler hep reddedildi

Gedik’in avukatı Gülizar Tuncer, duruşmalarda işkence altında alındığı kesinleşen ifadelerin dosyadan çıkarılmasını istedi. Gedik hakkındaki adam öldürme iddiasının “Direniş örgütünden” ayrılan iki kişiye yüklendiğini, onların da beraat ettiklerini, müvekkili hakkında somut herhangi bir delilin olmadığını anlattı. Tuncer’in tahliye ve soruşturmanın genişletilmesi talepleri gerekçesiz bir şekilde reddedildi.


Mahkeme heyeti, önceki gün verdiği kararda Gedik’in örgüt faaliyeti çerçevesinde 1995 yılında Barbaros Lisesi öğrencisi Ertuğrul Kaya’nın öldürülmesi, Ümraniye’de MHP ve Refah partilerinin seçim bürolarının silahla taranması, Turhal Tekel bayinin yağmalanması, taksi şoförü Yunus Türkyılmaz’ın öldürülmeye kalkışılması eylemlerine katıldığını belirtti. Gedik, ağırlaştırılmış müebbet hapis hapis cezasına çarptırıldı. Yine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıklar İsmail Altun ve Erbil Kızıl hakkında yakalama emri çıkarıldı. Sanıklar Devrim Öktem ve İbrahim Koyun ise duruşmadaki halleri dikkate alınarak müebbet hapis cezasına mahkûm edildiler. Bir sanık beraat ederken 21 sanık hakkındaki dava zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldı.



Cumhuriyet Gazetesi / 14 Mart 2009



Haberle ilgili 10 yıl öncesine dair bir link;



Yazan; Semra Pelek, Fotoğraflar; Murat Düzyol


13 Mart 2009 Cuma

435 Düşünce Suçlusu




2008 yılında 82 kişi 301'den, 44 kişi TMY'den, 23 kişi 216'dan, 47 kişi "hakaret"ten, 15 kişi "askerlikten soğutmak"tan yargılandı. Siyasetteki kutuplaşma, Kürt Sorunu'ndaki çözümsüzlük, eleştiriye tahammülsüzlük, basın ve düşünce özgürlüğüne zarar verdi.




BİA Haber Merkezi - İstanbul

13 Mart 2009, Cuma






2008 boyunca siyasetteki kutuplaşma, Kürt Sorunu'nda süregiden çözümsüzlük, hükümet ve ordu icraatlarının eleştirilmesine ve her türlü hak ihlalinin sorgulanmasına yönelik engeller, Türkiye'de basın ve düşünce özgürlüğünü her yönden geriletti.



Türkiye'de geçtiğimiz yıl, 82 kişi, Ceza Yasası'nın (TCK) 301. maddesinden yargılandı; 5'i mahkum oldu. 23 kişi, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik"ten sanıktı. Aralarında dört karikatürist ve 47 gazetecinin bulunduğu 74 kişi "hakaret" iddiasıyla 77 yıl hapis ve 1 milyon 885 bin 500 TL tazminat tehdidi altındaydı.



Doğan Medya Grubu'nu "bu gazeteleri evinize sokmayın" diyerek hedef alan Başbakan Erdoğan ve ailesi, "Radikal" yazarı Perihan Mağden, "Tempo" muhabiri Cemal Subaşı, "Leman" dergisinden Mehmet Çağçağ'ı mahkum ettirdi; "Milas Önder" gazetesinden Melih Kaşkar'dan da tazminat istiyor.



Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler'in (RSF) Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması'nda 173 ülke içerisinde 102. sırada yer alıyor.



"Düşünce suçlusu" sayısı bir yılda 254'ten 435'e çıktı



506 dava, 305'i gazetesi toplam 854 kişiyle ilgili bilgi verdiği, toplumsal gerginliğin düşüncenin baskı altına alınmasına etkilerine işaret eden 2008 Raporu'nda Bağımsız İletişim Ağı (BİA), 435 gazeteci, yazar, yayıncı, insan hakları savunucu, siyasetçi ve çocuğun düşünceleri nedeniyle mahkemeye çıkarıldığını açıkladı. 2007'de bu sayı 254 idi.



113 sayfalık BİA Medya Gözlem Raporu, geçtiğimiz yıl Türkiye'de basın ve düşünce özgürlüğünün durumunu kronolojik bir sıra içine ve şu başlıklar altında ortaya koyuyor: "Saldırı ve tehdit", "gözaltı ve tutuklamalar", "basın ve ifade özgürlüğü davaları", "düzenleme ve hak aramalar", "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi",



"Sansüre tepkiler" ve "RTÜK uygulamaları"



Doğan Grubu'na 200; Taraf'a 70 dava



Kovuşturmalardaki ani artışın kaynağında, Ergenekon, Dağlıca ve Aktütün soruşturmaları dolayısıyla "gizliliği ihlal", "yargıyı etkileme" ve "gizli bilgi açıklama" gerekçeleriyle medya kuruluşlarına yönelik çok sayıda dava açılması da var.



Ordunun icraatlarının sorgulanması konusunda atak bir yayın çizgisi izleyen Taraf gazetesine bugüne kadar 70 dava; Doğan Grubu organlarına da Haziran 2007'den beri benzer yayınlar dolayısıyla 200'ün üzerinde dava açıldı.



Bunun dışında da "Yargıyı etkileme" davaları 2007'ye göre yüzde 100 arttı: İşkencede zamanaşımını duyuran "Cumhuriyet" muhabiri Alper Turgut 20 bin TL para cezasına çarptırıldı. 11 yaşındaki Mizgin Özbek'in öldürülmesini duyuran Batman'daki iki aktivist ve beş gazeteci beraat etti.



301 sanıklarında yüzde 50 artış!



TCK'nın 301. maddesinden 2008'de 82 kişi mahkemeye çıktı. 23'ünün davası Adalet Bakanlığı'ndan izin verilmeyince düştü. Bakanlıktan "izin" çıkınca mahkemeler yazar Temel Demirer ve Eskişehir'deki 10 aktivisti iki yıl hapisle yargılamaya devam edecek. 23 kişinin dosyası halen Bakanlık kararını bekliyor. Yayıncılar Ragıp Zarakolu ve Fatih Taş, hukukçu Eren Keskin, dergi sahibi Aziz Özer ve iş müfettişi Niyazi Uslay yıl içinde mahkum oldu. 2007'de 301'den 55 kişi yargılanıyordu.


"Kin ve düşmanlığa tahrik"i cezalandıran TCK 216. maddeden yargılanan 23 kişiden Prof. Dr. Baskın Oran, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, CNN Türk'ten Barış Pehlivan, siyasetçiler Nurettin Yılmaz ve Sertaç Bucak, radyocu Cemal Doğan ve yayıncı Songül Özkan beraat ettiler. Yayıncı Erol Karaaslan hakkında, daha önce beraat ettiği Richard Dawkins'in "Tanrı Yanılgısı" kitabından yeni dava açıldı. 2007'de de 216'dan 23 kişi sanıktı.



"Halkı askerlikten soğutmak"tan geçen yıl 9'u gazeteci 15 kişi yargılandı. Bülent Ersoy, Yıldırım Türker, Perihan Mağden, Cezmi Ersöz, Gökhan Gençay ve İbrahim Çeşmecioğlu beraat ederken Ragıp Zarakolu dahil 9 kişi halen yargılanıyor.



Hapisteki 37 kişiden 15'i tahliye oldu



Çoğu Ergenekon, PKK ve MLKP Davaları'nda 28'i gazeteci toplam 37 kişi, 2008'in tamamını veya bir bölümünü hapiste geçirdi; 15'i yıl içerisinde tahliye edildi.

Vedat Yenerer, Adnan Akfırat ve Serhat Bolluk Ergenekon Davası'ndan; Radyocu Füsun Erdoğan, İbrahim Çiçek ve Sedat Şenoğlu MLKP Davası'ndan, DİHA Ajansı'ndan Ali Buluş, Mehmet Karaaslan, Faysal Tunç ve Behdin Tunç da "PKK ile bağlantılı olmak"tan hapiste. Süren yargılamalarda tutuklamaların kesin olarak "gazetecilik faaliyetleri" ile ilgili olup olmadığı bilinmiyor.



Siyasetçi Mahmut Alınak, düşüncelerinden yargılandıktan sonra para cezalarını ödemeyi reddettiğinden iki kez hapse girdi. Savcıyı suçlayan gazeteci Hacı Boğatekin, 109 gün sonra tahliye olabildi.



Tehdit ve cezasızlığa devam!



2008'de İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Ufuk Büyükçelebi ve Soner Arıkanoğlu'nun de aralarında bulunduğu 13'ü gazeteci, toplam 34 kişi gözaltına alındı. Olay TV'den Barış Keskin ve Burak Özgün, yayına ESP temsilcisi Serpil Aslan'ı konuk ettikleri için, "yasadışı örgütün propagandası yapmak" suçlamasıyla gözaltına alındı.



Hrant Dink cinayetinden iki yıl sonra kamu makamlarının rolü tam anlamıyla ortaya çıkarılmış değil. Prof. Dr. Baskın Oran ve Agos gazetesine yönelik tehditler sürüyor, yaptırımlar ise etkisiz kalıyor. Polisin, İstanbul'da "1 Mayıs"ı, Hakkari'de de "Newroz"u izleyen habercilere saldırıları cezasız kaldı.



Bu dönemde 7 medya kuruluşu, 20'si gazeteci toplam 23 kişi saldırıya uğradı; iki kurum ve 7 gazeteci tehdit edildi.



2007'de 34 gazeteci ve 12 medya kuruluşu saldırıya uğramış, 22 kişi ve 6 medya kuruluşu tehdit edilmiş; 3 İnternet sitesi de sabote edilmişti.



AİHM cezaları azaldı



2008'de AİHM, 27 kişinin "ifade özgürlüğü" ihlalinden açtığı davalarda Türkiye'yi mahkeme giderleri dahil toplam 183 bin 810 TL (93 bin 680 avro) tazminata mahkum etti. Tutar, bir önceki yılın 219 bin 080 TL'lik bilançosundan düşük gözükse de AİHM'de mahkumiyetler 2008'in ikinci yarısında yükselişe geçti.



AİHM kararları Hıdır Ateş, Hünkar Demirel, Ahmet Gemici, Sacit Kayasu, Fevzi Saygılı, Bülent Falakaoğlu, İsak Tepe, Kadriye Kanat, Gülşen Bozan, Sevim Salihoğlu, Mehmet Zeynettin Unay, Sakine Aktan, Abdullah Yılmaz, Erdem Kılıç, Hasan Buran, Mehmet Kutlular, Yalçın Küçük, Ecevit Piroğlu, Mihriban Karakaya, Zeynel Abidin Kızılyaprak, Mehmet Mustafa Yalçıner, Mehmet Emin Albayrak, Şanar Yurdatapan, Fevzi Saygılı, Nizamettin Taylan Bilgiç, Serpil Kurtay ve Fevzi Saygılı ile ilgiliydi.