11 Şubat 2011 Cuma

“İnsandan, topraktan, hayattan uzak..."



Merhaba Alper Bey,


Bu ülkede düşüncelerini söyleyenlerin yazanların yolu nereye çıkar? Sorumuzun cevabı düşüncelerin ne olduğuna bağlı. Eğer AKP gibi düşünüyorsanız bir zararı yok. Düşüncelerinizi istediğiniz yerde istediğiniz kadar ifade etmekte özgürsünüz. Ama AKP gibi düşünmüyor ve eleştiriyorsanız işte orada tehlike başlıyor. Ne gibi bir tehlike; Yürüyüş Dergisi – Ozan Yayıncılık’ın başına gelenler sizin de başınıza gelebilir.

Yürüyüş Dergisi’ne ne oldu?

Geçtiğimiz Aralık ayının son günlerinde gecenin 03.00’ünde kapılar, duvarlar balyozlarla kırıldı, oksijen kaynaklarıyla kesildi. Büroda bulunan bilgisayarlara, teknik malzemelere, dergilere, kitaplara el konuldu. Çalışanlar ve misafirleri gözaltına alınıp tutuklandı. Ben de o gece büroda bulunan gözaltına alınıp tutuklanan Yürüyüş Dergisi misafirlerinden biriyim. O gece gözaltına alınan 12 kişiden 7’si tutuklandı, hem de hiçbir gerekçe gösterilmeden.

Şimdi Sorumu şöyle değiştiriyorum. Bizler neden gözaltına alındık ve tutuklandık? Yürüyüş Dergisi neden hukuksuz bir şekilde arama adı altında talan edildi?

Aslında bu sorumun cevabı yazdıklarımın en başında ve tek cevabı var. O da savunduğu düşünceler.

Yürüyüş neleri yazıyor-savunuyor?

-Kentsel dönüşüm denen şeyin halk için bir yıkım olduğunu, halkın evlerini yıktırmamasını, direnmesini.

-AKP’nin tekelleri nasıl beslediğini.

-Açlıktan ölen çocukları.

-Gençlerin nasıl yozlaştırıldığını.

-19 Aralık’ta cezaevlerinde siyasi tutuklu ve hükümlülerin nasıl diri diri yakıldıklarını.

Yazdı ve yazmaya da devam ediyor. Ve en önemlisi de halkı tüm bu sorunlar karşısında örgütlenmeye birlik olmaya çağırıyor Yürüyüş. Tüm bu gerçekleri yazdığı için basılıp talan edildi, çalışanları tutuklandı.

Yürüyüş’e yapılan bu saldırı düşünce ve basın özgürlüğüne saldırıdır aslında. Düşünce özgürlüğü mü diyorsunuz? O zaman AKP gibi düşüneceksiniz. Basın özgürlüğü mü? AKP’yi yazmakta özgürsünüz ama eleştiremezsiniz. Oysa bunları yazmadığınızda demokrat bile olamazsınız. Ancak düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü savunanlar, demokrat olabilirler. Bu ülkede maalesef ki devrimci-demokrat olmanın bedelleri var. Bizler, tutuklanarak ve tecrit edilerek bu bedelleri ödüyoruz.

Bir şarkının sözlerinde denildiği gibi; “İnsandan, topraktan, hayattan uzak…”Ödüyoruz bu bedeli. Evet, insan ve insanca olan şeylerden uzaktayız burada. En insani hakkımız olan sohbetten uzağız. Çünkü 45/1 sayılı genelge uygulanmıyor. (Bu genelge; Haftalık 10 kişinin 10 saat tretmana bağlı olmaksızın sohbet hakkı olduğuna dairdir. 7 yıl süren ölüm orucu sonucunda kazanılan bir haktır.)

Düşünce özgürlüğünüz hapishanede de yoktur! Düşüncelerinizi ifade eden sloganlar atamaz, marşlar türküler söyleyemezsiniz. Sevdiklerinizin, bu ülke için canını feda etmiş insanların fotoğraflarını asamazsınız duvarınıza. Tüm bunları yaparsanız, tecrit içinde tecrit edilirsiniz. Bunları yapmanız durumunda karşılaşacağınız yaptırımlar idarenin keyfine kalmıştır.

Baştan beri anlattıklarımı toparlarsam; Bu ülkede düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü savunmak suçtur. Bu büyük suçun (!) cezası olarak en tehlikeli terörist ilan edilir, tutuklanıp F tipi hücrelere konulursunuz. Ve suçunuzun (!) cezası F tipi ile de bitmez, eğer hala o düşünceleri savunursanız, F tipinde de cezalandırılır, haklarınızdan mahrum bırakılırsınız.

Biz Yürüyüş okurları, çalışanları, doğruların savunucusu olanlar; bedeli ne olursa olsun hiçbir hakkımızın gasp edilmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü bu haklarımızı bize AKP bahşetmedi, her birini canımız pahasına mücadele edip bedeller ödeyerek kazandık.

Dileğimiz siz aydın, duyarlı, demokrat insanlarımızın da haklarımızı korumada ve savunmada bizlerle birlikte olmanızdır.

Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

NACİYE YAVUZ / Kadın Kapalı Hapishane J-3 Sincan Ankara.

(Ankara Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu: GÖRÜLDÜ)