30 Haziran 2010 Çarşamba

Bir konserin çok ötesinde..





Grup Yorum ile birlikte 55 bin “Adalı” isyanın, umudun ve sevginin türkülerini söyledi.


25 yıl çekilmezdi Grup Yorum olmasa

HATİCE TUNCER

“Adalılar türkü söyler susar bütün namlular” diye bir ağıt söylenir 1971’den bu yana dilden dile. “3-5 kişi ile koskoca karanlıklar imparatorluğuna kafa tutan” Adalılar’a yakılmış bir türküdür. “Karanlık denizinin ortasında, güneşi batmayan bir ada”nın sakinlerini anlatır Maltepe Cezaevi’ndeki hücresinde yazdığı şiirinde Mahir Çayan... Dünyanın dört bir yanında zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı “özgürlüğün türküsünü söyleyen”dir Adalılar... “55 bin Adalı” önceki akşam İnönü Stadı’nda Grup Yorum ile birlikte isyanın, özlemin, umudun ve sevginin türkülerini söyledi. 25 yılın baskısına, gözaltına, cezaevine genç müzisyenlerin, dinleyicilerinin yürekleriyle bugünlere taşıdığı marşlardan şarkılardan bir ışık yaydılar Taksim Meydanı’na İstanbul Boğazı’na.


12 Eylül’ün üzerinden henüz 5 yıl geçmişti. Üniversiteli 4 müzisyen genç isyanlarının, sevdalarının şarkılarını yazdılar. 1985’ten bu yana 25 yıl durmadan “türküler susmaz halaylar sürer” dediler ve 25 yıl hiç durmadan gecekondu direnişlerin işçi memur grevlerine, mitinglere, öğrencilerin gösterilerine, tutuklu yakınlarının eylemlerine ezgilerini kattılar.


Türkiye’nin birçok kentinden, İstanbul’un her yerinden her yaştan, her meslekten 25. yıl buluşmasına gelenler konser saatinden çok önce İnönü Stadı’nın çevresini doldurdular. Devrimci gençler, yaşamlarının bir döneminde Mozambik’teki, Angola’daki devrimci mücadeleye selam gönderenler, işkence tezgahlarından geçip hala ayakta durmaya çalışanlar, devrimci günlerini nostalji ile ananlar, hala direnenler, işçiler, memurlar, işsizler, yoksullar, cezaevlerinden yeni çıkanlar, ölüm oruçlarının izlerini taşıyanlar, devrimci ortamda bulunmak isteyenler, başörtülüler, askılı giysili kadınlar, uzun saçlı genç erkekler, çocuklu kadınlar, aynı heyecanı yaşamanın dostluğuyla birbirlerine gülümseyerek, selamlaşarak beklediler. “Bir ulusun türkülerini yapanlar, yasalarını yapanlardan çok güçlüdürler” pankartıyla karşılandılar statta.



Sevda kuşananlar

Grup Yorum’un gencecik müzisyenleri de heyecanlıydılar, kolay değildi yalnızca Türkiye’nin değil, dünya starlarının dahi hayallerini süsleyen stat konserinde binlerce kişinin karşısına çıkmak. Ama disiplinli, özverili ve arkalarında büyük bir ailenin imecesiyle alınlarının akıyla çıktılar büyük buluşma gecesinden.
Grup Yorum, Şef Orhan Şallıel yönetimindeki 60 kişilik İstanbul Syhmphonic Project Senfoni Orkestrası, Grup Yorum Korosu, Ladies Centlmen Korosu eşliğinde saat 21.00’e doğru “Göç Destanı”yla sahnedeki yerini alırken, stat maytaflarla, çakmaklarla aydınlandı, alkışlarla, sloganlarla inledi. Yorum efsanelerinden biri Uğurlama’yda ilk şarkı: “Ey sevda kuşanıp yollara düşen/Bilesin bu yollar dağlar dolanır..Yare ulaşmadan düşersen eğer/Yarına sesinin yankısı kalır.”



Yorumcular dinleyicilerini selamlarken



“Halkın haklı kavgasını, umudunu yüreklerde taşıyanlar, toprağa ter akından emekçiler, işsiz bırakılanlar için söylüyoruz” diye konuşurlarken statta “Maden işçileri onurumuzdur” sloganları yayıldı, TEKEL direnişini anlatıldı. 12 Eylül’ün karanlık örtüsünü kaldıranlara selam gönderilirken Yasemin Göksu, geceye Yorum’un “Yiğitler Bitmez Bizde” şarkısıyla konuk oldu. Sahnenin iki yanıdaki büyük ekranlara büyük ozan Ruhi Su’nun görüntüleri yansıtılırken Yorum “Şişli Meydanı’nda Üç Kız” ağıtını “Ruhi Su Dostlar Korosu” ile birlikte seslendirdi. Yılların usta oyuncusu Tuncel Kurtiz, halen cezaevinde ağır hastalığıyla mücadele eden Ümit İlter’in “Bağdatlıyız, Bağdat’tayız” şiirini okurken Suavi “Defol Amerika” şarkısını seslendirdi. 17 yaşında idam edilen Erdal Eren’in için yazılan “Büyü” şarkısını söyleyen Nejat Yavaşoğulları “25 yıl çekilmezdi Grup Yorum olmasa..” sözleriyle Yorum’un mücadelesinin anlamını özetleyiverdi.



Sanatçı korosu

Çocuklarını ölüm orucu direnişlerinde kaybeden, cezaevleri kapısında insanca yaşam koşulları için mücadele veren Tutuklu ve Hükümlü Yardımlaşma Derneği’nden (TAYAD) başları beyaz tülbentli kırmızı bantlı anneler, Yorum’un en saygın konukları arasındaydı. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım ile çok sayıda sanatçı, yönetmen, gazeteci, yazar, sendikacı Yorum’un 25. yıl şölenine ortak oldu. Beşiktaş Çarşı grubu da tribünleri dolduran en hareketli gruplardan biriydi.


Yorum’un “Başeğmeden” albümüne sesleriyle katılan onlarca sanatçı, 25 yıllık mücadeleye desteklerini konsere gelerek gösterdiler ve Suavi, Nejat Yavaşoğulları, Haluk Levent, Birol Topaloğlu, Erdal Bayrakoğlu, İbrahim Karaca, Murat Kekilli, Grup Marsis, Uğur Karataş ve onlarca sanatçı “Defol Amerika” korosunu yeniden oluşturdu. Sanatçı korosu, “Bella Çav” marşını okurken sahayı hınca hınç dolduran binlerce kişi, deniz gibi dalgalandı.



Devrimci ozanlar



Aşık Mahzuni’yi ekranlarda izlenirken “Çeşmi Siyahım” şarkısını söyleyen Yorum, konserini Cem Karaca, Moğollar, Selda, Tülay German, Ahmet Kaya gibi isyanı, sözü olan sanatçıların görüntüleri eşliğinde sürdürürken “Dadallar, Pir Sultanlar ve devrimci ozanlara” saygıların dile getirdiler. 1968’lerde kabaran isyan dalgasının liderleri Deniz Gezmişler, Mahir Çayan’lar, İbrahim Kaypakkayalar’ın görüntüleri akarken “Mahir Hüseyin Ulaş kurtuluşa kadar savaş” sloganları yükseldi.
“Munzur” türküsünün ardından And Dağları’na uzanıp “Yeni Şarkı” akımının yaratıcıları Victor Jara’yı, Carlos Pueblo’yu selamlarken Venezuela’nın tanınmış sanatçılarından Ali Primera bir şarkısıyla Latin Amerika rüzgarı getirdi. Venezuela Komünist Partisi Genel Sekreteri’nin görüntülü mesajındaki “Chavez’den selamlar” sözlerine binlerce kişi “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganlarıyla karşılık verdi.



Bir yanımız tutsaklık



Halen Trabzon Cezaevi’nde bulunan Muharrem Cengiz’in konsere gönderdiği sesli mesajda “25 yıllık bir düş...Bir yanımız hep tutsaklık” diyordu. Yurtdışında yaşamak zorundaki İhsan Cibelik geceye “Ulaş Bardakçı’ya ağıt” ile katıldı.
Konserin ikinci yarısında “Dağlara Gel Dağlara”, “Gel ki Şafaklar Tutuşsun”, “Keça Kurdan” şarkılarıyla sahada halay halkaları kurulurken tribünlerdekiler de yerleri dar olsa da halaydan geri kalmadılar. Filistin halkının mücadesine Arapça bir şarkıyla selam gönderilirken dünya halklarının önderi Che Guevara, “Comandante Che” şarkısıyla anıldı. DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası Başkanı Erol Ekici’nin konuşmasının ardından 1 Mayıs marşıyla bütün stat bir anda ayağa kalktı.
Ve sonlara doğru yaklaşırken 55 bin kişilik koro “Cemo”yu bir ağızdan söyleyerek İnönü Stadı’ndaki tarihi bir konsere ortak olurken “Haklıyız Kazanacağız” gecenin son sözü oldu.



Bir düştü önceki gün Grup Yorum’un ve 55 bin kişinin İnönü Stadı’nda yaşadığı ve yaşattığı. Bir konserin çok ötesinde...Hayal kurabilenlerin, hayallerinin peşinde koşabilenlerin, görmek isteyenlerin görebileceği bir düştü...Yalnızca düşlerini buluşturabilenlerin, düşlere ortak olmak isteyenlerin gecesiydi.





Cumhuriyet Gazetesi

7 Haziran 2010 Pazartesi

Erdoğan Tokatlı'yı yitirdik...





Türk Sineması’nın kan kaybı sürüyor, Yeşilçam’ın kaleleri teker teker düşüyor. Son kaybımız ise yönetmen, senaryo yazarı ve çevirmen Erdoğan Tokatlı. Galatasaray Lisesi’nde açılan sinematek ile birlikte sinema sevdasına yakalanan ve hatta bir dönem film eleştirmenliği de yapan Tokatlı, tam yarım asır önce Memduh Ün’ün asistanı olarak ilk kez bir film setine ayakbastı. Elbette, sinema yapmak, sette soluklanmaktan geçer. O, Ertem Eğilmez ve Halit Refiğ ile de çalışarak kamera arkası için deneyim kazandı.


“Son Kuşlar” ile yönetmenlik koltuğuna oturan ve alkışa layık bir iş kotaran Tokatlı, ardından uzun bir süre piyasa filmleri ve fotoromanlar çekti, çevirmenlik yaptı. Erdoğan Tokatlı, “72. Koğuş”, “Seyyid”, “Suçumuz İnsan Olmak”, “Fidan”, “Eşrefpaşalı” ve “El Kapıları” gibi ses getiren yapımlara imza atmasını da bildi. Beyazperdeyi hiç bırakmasa da 20 yıl önce TV’ye geçti ve pek çok dizi projesini hayata geçirdi. Eski Film Yönetmenleri Derneği Başkanı Erdoğan Tokatlı’nın belki de sinemamıza en büyük katkısı, filmlerimizi yurtdışına tanıtmak amacıyla bazı meslektaşlarıyla işbirliğine girmesidir. 1980'li yıllarda Beyoğlu'nda arkadaşlarıyla ofis kuran Tokatlı, başta “Sürü” olmak üzere filmlerimizi Avrupa’yla tanışmasına aracılık etti. Yeni kuşak, Erdoğan Tokatlı’yı pek tanımaz, o, sinemamızın isimsiz kahramanlarından biriydi.

Alper Turgut