22 Haziran 2008 Pazar

Rio’nun sekizinci harikası




İstanbul’un çevresini saran gecekondu mahalleleri birçok insan tarafından gidilmesi riskli yerler olarak biliniyor. Bu mahallelere tur düzenleyen bir turizm şirketi, uçuk bir fikir gibi görülebilir. Ancak İstanbul’a benzer bir kent yapısı olan Rio de Janeiro’da turizm şirketleri yıllardır plajlardan sıkılan ziyaretçilerini kentin arka sokaklarına götürüyor ve silahlı çete üyeleriyle tanıştırıyor.


Deniz Ülkütekin

Fernando Meirelles ve Katia Lund’un 2002 yapımı filmi City of God (Tanrı Kent), dünya çapında önemli başarı kazanmıştı. Bu doğal olarak beklenmedik diye nitelendirilebilecek bir başarıydı. Çünkü film, Rio de Janeiro’nun yoksul gecekondu mahalleleri favelalardaki yaşamdan bir kesit sunuyordu. Dolayısıyla yerel bir hikâyenin beyaz perdeye aktarılmasıydı. Konumuz, filmin bu hikâyeyi anlatmakta gösterdiği başarı değil. Ancak hızla favelanın uyuşturucu imparatoru haline gelen Li’ı Ze, Tanrı Kent’te barışın sürmesini tek başına sağlayan Barney, o ölünce Li’l Ze ile arasında savaş başlayan Ned ve tüm hikâyeyi göçünden seyrettiğimiz, kendini bu bataklığın içinden kurtarmaya çalışan Roket’in gerçek yaşamdaki ilham kaynakları, yıllardır Tanrı Kent’teler. Private Tours isimli bir turizm şirketi de Rio’yu ziyaret edecek turistlere, Tanrı Kenti ve ve diğer gecekondu mahallerelerini gezdiriyor. Uzun süredir devam eden bu hizmet, aynı zamanda turistlere uyuşturucu satıcılarıyla tanışma fırsatı da sağlıyor.


Yaklaşık bir milyon yoksul insanın hayatını sürdürdüğü favelalarda yaşam koşulları son derece zorlu. Sırf imkânsızlıklar değil kanunların deniz seviyesinden çok fazla yukarı çıkamaması da bunda rol oynuyor. Tanrı Kent gibi mahallelerde örgütlenen silahlı çetelerse uyuşturucu trafiğini kontrol etmek için sık sık birbirleriyle çatışmaya giriyorlar. Sao Paulo gazetesi Folha’nın bir muhabiri favelalara yapılan turlardan birine katılmış. Latin Amerika’daki en büyük gecekondu mahallesi olarak bilinen Rocinha’ya yapılan bu gezide dokuz yılını hapiste geçiren silahlı bir çete üyesiyle tanışma fırsatı bulmuş ve kendisinin hapisane anılarını dinlemiş. Çete üyesi görüşme sırasında, polisin olduğu kadar diğer çetelerin de kendilerini fazlasıyla tedirgin ettiğini belirtmiş. Aynı silahlı çeteden bir başka üyeyse çalışma şartlarını detaylı bir şekilde anlatmakta bir sakınca görmemiş. Kendisi günde on iki saat çalışarak doksan Avro haftalık kazanıyormuş. Yüzleri gözükmediği sürece, çete üyeleri için silahlarıyla fotoğraflarının çekilmesi de bir problem değil.
Dört çekerli araçların, turistleri lüks otellerin önünden toplayıp favelalara götürmesi, Riolular için yeni bir görüntü değil. Uçsuz bucaksız Cobacabana sahilinden sıkılanlar için kent içindeki yaşamı görmek son derece iyi bir alternatif.

Ancak Rio Turizm Şefi Rubem Medina, eğer hikâye doğruysa Folha’nın haberine konu olan turizm şirketinin lisansının kaybedeceğini söylüyor ve ekliyor:
“Böyle bir turu düzenlemek çok gereksiz. Rio’da gezilebilecek çok daha güzel yerler var”. Kent polisini ilgilendiren konuysa turstlerin hayatının riske atılıp atılmadığı. Ancak şirketin sahibi Pedro Novak bu turları sadece kendilerinin düzenlemediğinin altını çiziyor. Sonraki sözleri de hiç uzlaşmaya yönelik değil. “Favelalarda silahlı çeteleri varlığı yetkililerin suçu. Bizi yargılamadan önce kendi pisliklerini temizlesinler.”


CUMHURİYET PAZAR DERGİ - 22 HAZİRAN 2008

Hiç yorum yok: