16 Aralık 2008 Salı

KANA BULANAN DÜŞLERİN SONU





Bir asırdan fazla kan döküldü, herkes seçim yapmak zorundaydı, Katolik ya da Protestan, krallık ya da bağımsızlık yanlısı olmak bir tercih değil, zorunluluktu Kuzey İrlanda'da. Ancak bombaların kenti Belfast bir süredir sessiz. İrlandalıların bağımsızlık simgesi IRA yolun sonuna geldi.





DENİZ ÜLKÜTEKİN


Kanlı Pazar'ın üzerinden 36, Bobby Sands'ın ölüm orucunda hayatını kaybetmesinin üzerinden 27 yıl geçti. O günlerdeki IRA'yı düşündüğünüzde, şimdiki durumun gerçek olduğuna inanmak bir hayli zor. Ancak IRA artık bitme noktasında.




Birleşik Krallık Ve Kuzey İrlanda Başbakan'ı Gordon Brown'ın geçen ayın başlarında yaptığı açıklamada şu ifadeler yer alıyordu: “Bu Kuzey İrlanda için kayda değer bir gün. Bağımsız Denetleme Komitesi'nin raporuna göre, IRA'nın faaliyetleri durma noktasına geldi.” Başbakan, bu gelişmenin, Kuzey İrlanda için tarihte karanlık bir sayfanın kapanışı olduğunu da vurguluyordu.




Gelişmenin ardından, ülkedeki en önemli iki siyasi güç, iktidardaki Demokrat Sendikacı Parti ve IRA'nın siyasi kanadı Sinn Fein ortak çalışma için görüşmelere başladı. Aslında DSP Başkanı Peter Robinson, IRA'nın faaliyetlerinin durmasındansa tamamen bitmesini tercih edeceğini belirtmekten kaçınmadı ama asıl konuşulan konu, tarafların, uzlaşma için birbirlerinden yapmalarını bekleyeceği fedakarlıklar. Her ne kadar 1998'deki Belfast Anlaşması'ndan beri silahlı mücadeleye başvurulmamış olsa da ne Sinn Fein ne de IRA tarihsel isteklerinden vazgeçmiş değiller. Öte yandan Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallık'tan ayrılıp İrlanda Cumhuriyeti'yle birleşmesinin, imkansız olmasa da oldukça uzun bir süreç alacağı anlaşıldı. Bu yüzden Sinn Fein öncelikli olarak Belfast çevresindeki güvenlik önlemlerinin azaltılması ve İrlanda dilinin kullanılmasıyla ilgili yeni kanunlar üzerinde yoğunlaşıyor.

SORUN YILLARI


Faal olduğu yıllar boyunca, IRA, büyük bir nefretin yanında azımsanmayacak bir sempatizan kitlesine de sahip oldu. Kendini, 1919 ve 1921 arasında İrlanda'nın bağımsızlığı için savaşan aynı isimli ordunun devamı olarak tanımlayan örgüt, İrlanda Cumhuriyeti'ne katılmayan, Belfast'ın da içinde bulunduğu altı bölgeyi yani Ulster'i Birleşik Krallık egemenliğinden kurtarmak için savaştı. Tarihi boyunca birçok bölünme yaşamasına karşın şimdiye dek ayakta kalmayı başaran IRA, Britanya ve İrlanda tarihlerinin önemli bir parçası.


Örgüt içindeki ilk ayrılık 1969'da yaşandı. Sonradan Resmi IRA olarak adlandırılacak örgüt, 60'ların başlarında İrlanda Cumhuriyeti'ni tanımadığını ilan etti. Çünkü örgüt içinde filizlenmeye başlayan Marksist yapılanma varolan ülkeyi de Britanya emperyalizminin uzantısı olarak görüyordu. Bu görüşte olmayan bir kısım üye, örgütten ayrılarak 1969'da Geçici IRA'yı kurdu. Resmi IRA, ilerleyen yıllarda tamamen Marksist çizgiye kaydı ve 1981'de ismini İrlanda Çalışanlar Partisi olarak değiştirdi. Geçici IRA daha başından İrlanda Cumhuriyet Ordusu'nun mirasçısıydı. 60'lardan, Hayırlı Cuma olarak bilinen Belfast anlaşmasının yapıldığı 23 Mayıs 1998'e kadar geçen sürede Britanya ve İrlanda'nın gündeminde yer aldı. Örgütün güçlenmesi ve halkın sempatisini kazanması da Kanlı Pazar gibi trajik olayların sonrasına denk geliyordu. Her yükselişi de bir düşüş izliyordu.




IRA o dönem stratejisini, Belfast ve çevresindeki ekonomik açıdan önemli yerlere zarar vermek olarak belirlemişti. Savaş çok hareketli ve kısa olacak, hedeflere hemen ulaşılacaktı. Ana harekat planı bombalama eylemleriydi. 1972 Temmuz'unda, IRA'ya ait bir araçtaki bombalar, Belfast merkezinde patlatıldı ve dokuz kişinin ölümüne sebep oldu. IRA her zaman saldırılarının, İrlanda'daki Protestanlara karşı olmadığı iddia etti. Ancak 1975 ve 1976'da Protestanların ölümleriyle sonuçlanan olaylar, bu açıklamaya şüpheli gözle bakılmasına sebep oldu. Birleşik Krallık Güçleri'ne önemli kayıplar verdirilmişti, ama amaçların da bu şekilde gerçekleşmeyeceği anlaşılmıştı. Örgüt liderlerinin hükümetle yaptığı gizli görüşmeler sonrasında 1975'de ateşkes ilan edildi. IRA yeniden yapılanmaya giderek küçük hücrelere bölündü. Artık “Uzun Savaş” dönemi başlayacaktı. Sinn Fein'e de politik alanda önemli görevler düşüyordu.

ADIM ADIM SONA


IRA'nın önemli destekçileri arasında ABD'deki İrlanda kökenli cemaat de vardı. İlerleyen yıllarda, IRA liderlerinin St. Patrick gününde Beyaz Saray'da ağırlanması, geleneksel bir hal alacaktı. Bu desteğin de etkisiyle hızla yeniden silahlanan örgüt, olabildiğince çok asker öldürüp, Britanya halkının, ordunun İrlanda'dan çekilmesi için baskı oluşturmasına zemin hazırlamak istedi. IRA bombalarının yeni hedefi ise Londra ve Liverpool gibi kentlerdi. 1982'de Hyde Park'taki bir geçit töreni sırasında patlayan iki bomba 11 askerin ölümüne neden oldu. İki yıl sonra Margaret Thatcher'a yapılan suikast girişimi başarısız oldu. Yine de 80'ler IRA'nın altın çağıydı. Bütün Britanya toprakları örgütün tehdidi altındaydı ve kalabalıkların biraraya toplandığı yerlerde saldırı ya da bomba endişesi üst düzeydeydi.



Ancak 90'lara gelindiğinde her şey değişecekti. Artık Kuzey İrlanda'daki güvenlik güçlerine saldırı düzenlemek çok daha zordu. Çünkü burada uzun süre geçiren askerler bölgedeki tehditler konusunda uzmanlaşmıştı. Ayrıca İrlanda Cumhuriyeti'nde de örgüte karşı olan nefret giderek artıyordu. Seçimlerde Sinn Fein'in de beklediği desteği bulamaması köklü bir strateji değişikliğini kaçınılmaz kıldı. 1994'de ilan edilen ateşkesten Belfast Sözleşmesi'ne kadar geçen sürede mücadelenin tamamen politik kanada kayacağı hissediliyordu ama bundan birçok IRA üyesi memnun değildi.



Belfast anlaşmasını takip eden süreçte bir kısım ayrılarak Gerçek IRA'yı kurdu. Ancak yeni örgüt de birkaç küçük çaplı saldırıdan sonra ateşkes ilan etti. 2005'te IRA silahlarını tamamen bırakacağını açıkladı ve birkaç ay içinde lider kadrosu da dahil tüm birimler silahsızlanma sürecine girdi. 2007'de Krallık Ordusu tarafından hazırlanan bir raporda şu ifadeler yer alıyordu. “Ordu, IRA'yı yenmeyi başaramadı, ama örgüte silahlı mücadeleyle hiçbir zaman amacına ulaşamayacağını da gösterdi”.




Hiç yorum yok: