Merhaba...
Şu an gümbür gümbür Keny Arkana dinlediğimiz İktisat Fakültesi işgalinde, enformasyon noktası olarak kullandığımız mekanda, eldeki verileri derli toplu kılmaya çalışıyoruz.Ne mümkün! Yarın isyanın 1. haftasına giriyoruz ve bu süre içinde olan bitenlerin bir listesini tutmaya kalksak başa çıkamayacağımız ortada. Diğer yandan insanın kaleme kağıda dokunası gelmiyor. Nefes almayı ve isyanda olduğumuz bilincini bir an olsun yitirmemek, tadını çıkarabilmek için.
Yine de bilgilendirme adına üzerimize düşen tek şey çeviriler değil. Elbette size nasıl hissettiğimi anlatabilmem zor. En azından birkaç gözlemde bulunmak ve size bulunduğumuz noktanın tarihsel ciddiyetini hatırlatmak istiyorum.Agyos Dimitrios'ta Halk Meclisi'nin Özgür Belediyesi'yle birlikte başka bir sürece girdiğimizi düşünüyorum. İşgaldeki Yoannina şehri Belediyesi'ni ve Halandri Belediyesi'ni de bu listeye ekleyelim. İlerleyen günlerde yeni belediyelerin de doğrudan demokrasi alanına geçeceğine inanıyorum. İsyanın attığı en büyük adımlardan biri bu. Doğrudan demokrasi, isyandan devrime doğru atılmış en ciddi adım olarak görünüyor gözüme. Bugün yapılan açık toplantılarda tartışılan eylem programlarına baktığımızda, ya da dünyaya Atina'dan baktığımızda, sadece biçimsel bir hamleden bahsetmediğimiz de ayan beyan olacak.
300 kadar yoldaşın katıldığı bir genel toplantıda, ifade edilen verilere bakacak olursak, halihazırda Atina'nın ticari kapasitesinin yüzde 10'u tahrip edilmiş durumda. Toplam nüfusun binde 5'inin, politik aktivite içindeki nüfusun yüzde 3.4'ünün eylemlerde yeraldığı türünden hesaplar ifade edildi. Bunlar büyük ihtimalle basında yeralan veriler. Yani bir yandan sistem hükmünü sürüyor. Ama yeni olan bu değil. Yeni olan, adım adım ilerleyen isyan.Her ne kadar dünya egemenleri hükümeti daha sert önlemlere zorlasa da hükümetin yapabileceği fazla bir şey yok. Böyle durumlarda çözücü faktör olarak devreye soktukları polis halk tarafından defterden silindi. Hükümet, vahşi bir hayvana sükunet enjekte etmenin yollarını arıyor. Yeni bir ölüm haberinin yıkım olacağını onlar da biliyor. Fakat o ölüm haberi Melbourne'dan geliyor. Mücadelenin küreselliğini anlatmak isteyenlere, saldırının küreselliğini hatırlatır gibi. Yine 15'inde bir çocuk, yine polisler tarafından öldürülüyor.
Danimarka'da 62 yoldaşımız gözaltında. Meksika'da yoldaşlar polis merkezini patlatıyorlar dayanışma için. İtalya ve İspanya'da ilk kıvılcımları çakıyor isyanın. Eylemlerin yapıldığı şehirleri yazmak bile yorucu görünüyor. Ve sizden ricam, bunu Yunanistan isyanı olarak görmekten ve dayanışmaktan vazgeçmeniz. Yunanistan'da isyanı bir günde bastırabilirler. Ama ertesi gün Paris'te karşılaşacağınız, aynı isyandır. Bu isyan yüzyıl sürecek arkadaşlar. 99 yıl toprağın altına çekilse de 100. yıl yeniden çıkacak ortaya. Bu bizim isyanımız, dünyanın dört yanında yoldaşları ve düşmanları olanların isyanı. Biraz empati, dayanışmacı rolünü unutturacak ve ateşi, içinizdeki ateşi sokağa taşımanız gerektiğini farketmenize yetecek.
Tarihin en net çizgilerle ayrılan sınıfsal isyanı içinde olduğumuza inanıyorum. Dahası, tüketim toplumuna ve teknolojiye karşı bu kadar ciddi bir saldırının daha önce yaşanmamış olduğuna inanıyorum. Bu yüzden, ihtiyarların 'şiddet' edebiyatı karşısında sabırlı olun. Onlar çok acı çektiler ve içleri katranla doldu. Nerede ışık görseler orayı çamurla sıvamaya kalkıyorlar. Bu sefer güneşi sıvamaya kalkıyorlar. Bizim onlardan naçizane farkımız, şiddetin sadece dinamik değil, kinetik de olabileceğini anlamış olmamız.Yani bütün o doğrudan demokrasi alanları bir günde ortadan kaldırılabilirler. Bunu biliyoruz. Mesele şu ki bunlar bir hafta önce yoktu. Ve sesimize dünyanın dört bir yanından yankı gelmeseydi, isyan bu aşamaya bile gelemezdi.Hepimiz gördük ki, 3-5 kişi değiliz. Yalnız değiliz. İçinde bulunduğumuz tarihsel noktanın önemi işte bu. Hayallerimizi gerçekleştirebilecek kadar çoğuz. Yeterki kıvılcım çaksın.
Derin bir nefes alın arkadaşlar. Bizim yüzyılımız asıl şimdi başlıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder