1985’den günümüze 96 işçi can verdi
Alper TURGUT
Kaç zamandır Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki işçi ölümleriyle yatıp kalkıyoruz. Yıllık 2,5 milyar dolarlık ihracat geliri, artık biliyoruz ki ölümün her türlüsüyle burun buruna çalışan işçilerin alın teriyle kazanıldı. Dile kolay, 1985’den bugüne dek 96 işçi yaşamını yitirdi. Sadece yat ve gemi değil tabutlar çıkıyor tersanelerden… Ve sektör büyüdükçe, bu can yakan sayı da paralel olarak artıyor. Bu bir kangren… Şimdi Tuzla Tersaneler Bölgesi’nden bahsediyoruz, yakında çözüm üretilmezse Yalova, Gelibolu, Taşucu, Kocaeli ve Yumurtalık Serbest Bölgesi, Cide, Biga, Ünye gibi yeni tersanelerden de kötü haberlerin gelmesi kuvvetle muhtemel… Dün iki işçinin canını alan Salah Tersanesi kapatıldı. Ancak tek çıkar yolun hala işçilerin taleplerini kabul etmekten geçtiğini biliyor, görüyoruz. Tersane emekçileri, 15–16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’nin 38. yıldönümünde yani 16 Haziran 2008 günü greve gidecekler. Tuzla tersanelerini, Türkiye’nin kanayan yarası olduğunu vurgulayan DİSK’e bağlı Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası (Limter-İş) Genel Başkanı Cem Dinç ile son süreci konuştuk.
Alper TURGUT
Kaç zamandır Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki işçi ölümleriyle yatıp kalkıyoruz. Yıllık 2,5 milyar dolarlık ihracat geliri, artık biliyoruz ki ölümün her türlüsüyle burun buruna çalışan işçilerin alın teriyle kazanıldı. Dile kolay, 1985’den bugüne dek 96 işçi yaşamını yitirdi. Sadece yat ve gemi değil tabutlar çıkıyor tersanelerden… Ve sektör büyüdükçe, bu can yakan sayı da paralel olarak artıyor. Bu bir kangren… Şimdi Tuzla Tersaneler Bölgesi’nden bahsediyoruz, yakında çözüm üretilmezse Yalova, Gelibolu, Taşucu, Kocaeli ve Yumurtalık Serbest Bölgesi, Cide, Biga, Ünye gibi yeni tersanelerden de kötü haberlerin gelmesi kuvvetle muhtemel… Dün iki işçinin canını alan Salah Tersanesi kapatıldı. Ancak tek çıkar yolun hala işçilerin taleplerini kabul etmekten geçtiğini biliyor, görüyoruz. Tersane emekçileri, 15–16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’nin 38. yıldönümünde yani 16 Haziran 2008 günü greve gidecekler. Tuzla tersanelerini, Türkiye’nin kanayan yarası olduğunu vurgulayan DİSK’e bağlı Liman Tersane Gemi Yapım ve Onarım İşçileri Sendikası (Limter-İş) Genel Başkanı Cem Dinç ile son süreci konuştuk.
— Avrupa’nın en çok yat siparişi alan tersaneleri Tuzla’da… Ancak tersanelerimizde ölüm ve yaralanmalarda da büyük bir artış olduğu gerçek… Bu korkunç bir ironi değil mi?
Tersane, 1980’den sonra Tuzla’ya geldi. Bugün Türkiye’de 62 tane (Bunlardan 56'sı özel sermayeye, 4'ü Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve 2'si de kamuya ait) tersane var. Tuzla’da ise tam 48 tane… Tuzla tersaneleri, Türkiye’nin gemi onarım ve üretiminin yüzde 95’ini gerçekleştiriyor. Gelecek yıl ülkedeki tersane sayısının 123’e çıkarılması planlanıyor. Yat sektörü inanılmaz ölçüde büyüyor. Düşünün tersaneler son üç yılda üçe katlandı. Ulaştırma Bakanlığı’nın verilerine göre, gemi teslimi konusunda Türkiye, 2002 yılında dünya sıralamasında 23’üncü iken, 2007 yılında 8’inciliğe yükseldi. Dünyada yapılamayan ‘Malta Şahini’ adlı gemi, Tuzla’da inşa edildi. Tuzla, kimyasal tankerlerde de dünyanın sayılı tersanelerinden biri. Ama kaçak işçilik ve beraberinde gelen iş cinayetleri aldı başını gidiyor. Türkiye, iş kazalarında dünya üçüncüsü, Avrupa birincisi bir ülke konumuna geldi. Ucuz işgücü adı altında deyim yerindeyse emekçilerin kanı emiliyor.
— Tuzla tersanelerinde kaç işçi çalıştığı ise ne yazık ki sır gibi saklanıyor. Herkes farklı bir rakam veriyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Tuzla tersanesi ilk kurulduğunda 5 bin kişi çalışıyordu. Bizim tespitimiz şu an 40 bin civarı işçinin çalıştığı yönünde… Ancak 60 bin kişinin çalıştığını söyleyen de var. Gemi İnşaa Sanayicileri Birliği (GİSBİR), son açıklamasında, “Tuzla İçmeler bölgesinde 45 bin işçi istihdam ediyoruz, yan sanayi ile 200 bin kişiyi buluyor” diyor. Sanayi Bakanlığı ise ilginç bir şekilde, 5 kişinin çalıştığını söyleyebiliyor. Ulaştırma Bakanlığı, 28 bin, Çalışma Bakanlığı 17 bin 572 (Türkiye’deki tüm tersane işçilerinin sayısı) kişinin sektörde görev aldığını belirtiyor. Anlayacağınız bölgede tam bir kaos hali hakim. Sendikalaşmanın önünün kesilmesi ve taşeronların iyi denetlenememesi buna yol açıyor. Çalışma Bakanlığının hazırladığı bir raporda sadece 2 tersane kusursuz bulundu. Geri kalan bütün tersanelerde çeşitli kusurlar tespit edildi. Öncelikli hedef, taşeronluğun kaldırılması ve işyeri güvenliği biran önce sağlanması olmalı… Ayrıca kazalara karşı irili ufaklı tersanelerde, sürekli hekim ve ambulans bulundurulmalı…
(Fotoğraf; Cem Dinç)
— En çok ölüm hangi görev alanında meydana geliyor?
Tehlike ile burun buruna yaşayanlar genellikle kaynakçılar oluyor. Ölümlerin çoğu kaynakçıların arasından çıkıyor. Hatta arkadaşlarımız, sayısı tam olarak bilinmeyen ve sürekli artan yaralanma olaylarına karşı eğer durumları çok ağır değilse tedavilerini kendileri yapıyor. Patlama, ambara ya da denize düşme, elektrik çarpması, üstüne ağır parçaların düşmesi en çok rastlanan ölüm nedenleri arasında… Düşme sonucu kolunu, bacağını kırma, göze çapak kaçması, başa ya da sırta bir şey düşmesi, parmakların kırılması ise yaralanmalara örnek olarak gösterilebilir. GİSBİR'in verilerine göre, tersaneler genelinde 18 ayda meydana gelen kaza sayısı 18 bin 500 civarında. Ortalama günde 34 işçinin çeşitli şekillerde yaralandığı veya hayatını kaybettiği şeklinde özetlenebilecek durum kendi başına tersanelerde yaşanan vahşetin belgesi niteliğinde. Bazı tersanelerde, işçilerin güvenliği için hayati önem taşıyan kişisel koruyu donanım eksikliğine de dikkat çekmek isterim.
— İşçiler, bu ağır şartlar altında günde kaç lira para kazanıyorlar?
Emekçiler, tersanelerimizde çelik profilleri işlemek gibi dünyanın en zor işlerinden birini gerçekleştiriyorlar. Kaynakçıların 50–60, montajcıların 40–50, yardımcı elemanların ise 25–30 YTL yevmiyeleri var. Ama inanın yaşam koşulları çok kötü. Barakalarda yaşıyor ve köle gibi çalıştırılıyorlar. Anlayacağınız, Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’ne uyulmuyor. Günde 7,5, haftada 37,5 saat sınırlandırılması hayata geçirilemiyor. Sendikalı işçiler, işten çıkarılıyor. Bunun dışında taşeron firma sahipleri, mafyavari yöntemlerle kazaları, sakatlananları ve hatta ölenleri saklamaya uğraşıyor. Kan parası vererek, tehdit ederek emekçiler susturuluyor.
Tehlike ile burun buruna yaşayanlar genellikle kaynakçılar oluyor. Ölümlerin çoğu kaynakçıların arasından çıkıyor. Hatta arkadaşlarımız, sayısı tam olarak bilinmeyen ve sürekli artan yaralanma olaylarına karşı eğer durumları çok ağır değilse tedavilerini kendileri yapıyor. Patlama, ambara ya da denize düşme, elektrik çarpması, üstüne ağır parçaların düşmesi en çok rastlanan ölüm nedenleri arasında… Düşme sonucu kolunu, bacağını kırma, göze çapak kaçması, başa ya da sırta bir şey düşmesi, parmakların kırılması ise yaralanmalara örnek olarak gösterilebilir. GİSBİR'in verilerine göre, tersaneler genelinde 18 ayda meydana gelen kaza sayısı 18 bin 500 civarında. Ortalama günde 34 işçinin çeşitli şekillerde yaralandığı veya hayatını kaybettiği şeklinde özetlenebilecek durum kendi başına tersanelerde yaşanan vahşetin belgesi niteliğinde. Bazı tersanelerde, işçilerin güvenliği için hayati önem taşıyan kişisel koruyu donanım eksikliğine de dikkat çekmek isterim.
— İşçiler, bu ağır şartlar altında günde kaç lira para kazanıyorlar?
Emekçiler, tersanelerimizde çelik profilleri işlemek gibi dünyanın en zor işlerinden birini gerçekleştiriyorlar. Kaynakçıların 50–60, montajcıların 40–50, yardımcı elemanların ise 25–30 YTL yevmiyeleri var. Ama inanın yaşam koşulları çok kötü. Barakalarda yaşıyor ve köle gibi çalıştırılıyorlar. Anlayacağınız, Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’ne uyulmuyor. Günde 7,5, haftada 37,5 saat sınırlandırılması hayata geçirilemiyor. Sendikalı işçiler, işten çıkarılıyor. Bunun dışında taşeron firma sahipleri, mafyavari yöntemlerle kazaları, sakatlananları ve hatta ölenleri saklamaya uğraşıyor. Kan parası vererek, tehdit ederek emekçiler susturuluyor.
İSTANBULUM DERGİSİ'nden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder