Doğu ve Güneydoğu’da toprak altına döşeli 983 bin patlayıcı hayat karartıyor
Mayınsız dünya istiyoruz...
Türkiye stoklarındaki 3 milyona yakın mayının yanı sıra toprağa döşeli yaklaşık 983 bin kara mayınıyla, acilen program belirlemesi gereken ülkeler arasında. Kara mayınları, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda köylerin içinde ve etrafında bulunuyor. Başta çocuklar olmak üzere sivilleri çok daha fazla etkilediği bilinen mayından çok sayıda kişi ya yaşamını yitiriyor ya da uzuvlarından birini kaybediyor. Türkiye, sınır kapıları yakınlarında mayınla ilgili çalışmalar yapılmasına rağmen Ottowa Sözleşmesi kapsamında bir mayın temizliğine başlamadı.
ZUHAL AYTOLUN
Batmanlı Adem Gülşen, 13 yaşında koyunlarını otlatırken dinlenmek istediği ağaç gölgesinde kaybetti kolunu. Batman’ın pikniğe gidilen, manzara seyredilen, koyun otlatılan, yani çok kullanılan bir arazisinde yaşanan ilk mayın olayı onunki. Olayın üzerinden 11 yıl geçti. Yaraları sarılamadı. Ne bir destek, ne bir yardım alabildi devletten. 6 yıldır iş arıyor. Annesi, kız kardeşi ve kendisi, bir buçuk yıl önce kaybettiği babasının emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyor. İşKur’da her yıl yenilediği kaydı duruyor ancak telefonu çalmıyor hiç. Arayabileceği, danışabileceği bir birim yok. Patlamanın yaşandığı arazi için ise yalnızca sözlü uyarı yapıldığını söylüyor Gülşen. Herhangi bir önlem bulunmuyor. Batmanlı Gülşen, diğer pek çok mayın mağduru gibi yalnızlığına mahkûm edilmiş. Uyarıyor, haykırıyor tüm kırgınlığıyla: “Lütfen temizlensin mayınlar. Lütfen bizi görmezden gelmesinler artık. İş istiyorum. Muhtaç kalmak istemiyorum kimseye. Mayınsız bir dünya istiyorum, huzur için.”
(Fotoğraf: Ahmet ŞIK)
TOPRAK ALTINDA 983 BİN STOKTA 3 MİLYON MAYIN VAR
Öğreten, üçte ikisi Türkiye-Suriye sınırında bulunan mayınların temizlenmesinin Ottowa Sözleşmesi kapsamında bir mayın temizliği olarak değerlendirilemeyeceğini, Doğu ve Güneydoğu’daki tüm sınırların temizlenmesi gerektiğini söylüyor. Buna ilişkin bir program ve takvimin açıklanmadığını ve konuyla ilgili Türkiye’de kamuoyunun bilgilendirilmediğini söyleyen Öğreten, “Bizim açımızdan 1 metrekarelik bir alanda bile yapılacak mayın temizliği oldukça önemli. Çünkü Türkiye’de her 3 günde bir, birinin bu nedenle yaşamını yitirdiğini veya sakatlandığını biliyoruz. O yüzden her mayının temizliği bir kurbanın olmaması anlamına gelecektir” diyor. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’in ilgili birimlerine gönderdiği bilgileri, kendi kamuoyuyla paylaşmadığını söylüyor Öğreten.
Kara mayınları ile ilgili bu gelişmeler yaşanırken ve henüz toprağa döşeli mayınlar sorunu çözülmemişken, tıpkı kara mayınları gibi bir de misket bombaları sorununun çözümü ortaya çıkıyor. Konuyla ilgili yürütülen kampanya oldukça büyük bir gelişme gösterdi ve 2007 yılı Şubat ayından itibaren uluslararası alanda 4 büyük konferans gerçekleşti. İlki Oslo’da gerçekleşen konferansların ve bu sürecin tümüne Oslo süreci adı veriliyor. Konferansların amacı ulusal yasalarda hükümetleri konuyla ilgili tavır almasına teşvik etmek. Öğreten, Türkiye’nin Oslo Süreci’ni desteklediğini bildirdiğini, ancak Wellington Konferansı’nda kabul ettiğini açıklamadığı için 19 Mayıs’ta başlayan ve 30 Mayıs’a dek sürecek Dublin Konferansı’nda gözlemci olarak bulunduğunu söylüyor. Öğreten, “Stoklarında misket bombası bulunduran bir ülke olarak şu an konferansta gözlemci olarak bulunmasının yerine, tartışmalara katılan ve sözleşmeyi imzalayan bir devlet olmalıydı” diyor. ğreten, “Misket bombaları da esas olarak sivillere ve çocuklara zarar veren silahlar olduğu için yasaklanmalı. Umarız kamuoyunun duyarlılığı bu konuda teşvik edici olur. Çünkü biz mayın yasaklama anlaşmasını da geç imzalayan devletlerden biriydik. Misket bombası sözleşmesini de geç imzalayan bir ülke olmamayı temenni ediyoruz” diye konuştu.
TOPRAK ALTINDA 983 BİN STOKTA 3 MİLYON MAYIN VAR
Gülşen, ülkemizde sayısını düşüremediğimiz mayın mağdurlarından biri. Türkiye stoklarındaki 3 milyona yakın mayının yanı sıra toprağa döşeli yaklaşık 983 bin mayınıyla, acilen program belirlemesi gereken ülkeler arasında. Mayınların imhası ve temizlenmesinin yanı sıra misket bombalarıyla ilgili son gelişmelerle ilgili konuştuğumuz Mayınsız Bir Türkiye Girişimi koordinatörü Muteber Öğreten, son dönemde önemli adımların atıldığını, ancak geç kalındığı takdirde Türkiye’nin kurban vermeye devam edeceğini söylüyor ve hatırlatıyor: “Bu bir güvenlik sorunu değil. Bu insani bir sorun.”
1956-1959 yılları arasında 510 kilometrelik Suriye sınırına ve Ermenistan, İran ve Irak sınırının bazı bölümlerine, yasadışı sınır geçişlerini önlemek için ve güvenlik önlemi olarak döşenen mayınlar, günümüzde de can almaya ya da sakatlıklarla yaşamları olumsuz yönde değiştirmeye devam ediyor. Türkiye 2007’de, toprağa döşeli 983 bin 166 mayın bulunduğunu, bunlardan 164 bin 497’sinin Suriye sınırına döşenmiş olan araç imha eden mayın olduğunu bildirdi. Tüm bunların yanı sıra rakamsal olarak kayıtlara geçmeyen ancak şüphelenilen yerlerde bulunan mayınlar da ekleniyor listeye. Kara mayınları, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’sunda köylerin içinde ve etrafında bulunuyor. Başta çocuklar olmak üzere sivilleri çok daha fazla etkilediği bilinen mayından çok sayıda kişi ya yaşamını yitiriyor ya da uzuvlarından birini kaybediyor.
TÜRKİYE MAYINLARI TEMİZLEMEK ZORUNDA
Ottowa Sözleşmesi’ne göre taraf devletler 4 yıl içinde stoklarındaki mayını, 10 yıl içinde de topraklarındaki mayını temizlemek zorunda. Türkiye, sınır kapıları yakınlarında mayınla ilgili çalışmalara başlamış olmasına rağmen Ottowa Sözleşmesi kapsamında bir mayın temizliğine başlamadı. Türkiye, Yahşıyan ilçesinde kurulan mayın temizleme ünitesi ile stoklarında bulunan tüm mayınları 1 Mart 2008’e kadar bitireceğini bildirmişti. Ancak stoklardaki mayın temizliği henüz tamamlanmadı. Stoklarda bulunan mayınlar her ne kadar potansiyel bir tehdit olsa da toprağa döşeli olarak bulunan mayınlar çok daha büyük bir tehlike. Öğreten, mayın temizliğinin çok pahalı ve zaman isteyen bir iş olduğunu vurgulayarak “Bir mayın 3 dolara döşenirken, o mayının temizliği 1500 dolar ve yaklaşık 100 saati buluyor. Maliye Bakanlığı bu konuda ihale açacak. İhaleyi alan firma, en fazla 5 yıllık bir süreçte temizliği tamamlayacak ve 44 yıllığına toprağı tarım arazisi olarak değerlendirecek” dedi. 44 yıl sonra ise bu verimli topraklar Türkiye’nin kullanımına açılacak. Geçen yıl da açılan ancak CHP’nin toprakların yabancılara 49 yıllığına kiralanacak olması dolayısıyla reddettiği ihale Danıştay tarafından kabul edilmişti. Bu yıl hazırlanacak şartname sonucunda ihale firmaların katılımına açılacak.
KAMUOYUNA BİLGİ VERİLMİYOR
Öğreten, üçte ikisi Türkiye-Suriye sınırında bulunan mayınların temizlenmesinin Ottowa Sözleşmesi kapsamında bir mayın temizliği olarak değerlendirilemeyeceğini, Doğu ve Güneydoğu’daki tüm sınırların temizlenmesi gerektiğini söylüyor. Buna ilişkin bir program ve takvimin açıklanmadığını ve konuyla ilgili Türkiye’de kamuoyunun bilgilendirilmediğini söyleyen Öğreten, “Bizim açımızdan 1 metrekarelik bir alanda bile yapılacak mayın temizliği oldukça önemli. Çünkü Türkiye’de her 3 günde bir, birinin bu nedenle yaşamını yitirdiğini veya sakatlandığını biliyoruz. O yüzden her mayının temizliği bir kurbanın olmaması anlamına gelecektir” diyor. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’in ilgili birimlerine gönderdiği bilgileri, kendi kamuoyuyla paylaşmadığını söylüyor Öğreten.
MAYINLI ARAZİLER ATIL DURUMDA
Ölüm ve yaralanmaların yanı sıra ciddi bir ekonomik sorun mayınlı alanlar. Özellikle sınırda bulunan alanların tarıma çok elverişli olduğunu, ancak yaklaşık 50 yıldır kullanılmadığı için atıl vaziyette durduğunu söyleyen Öğreten, bu alanların tarım arazisi olarak değerlendirilmesiyle ülkeye çok ciddi bir ekonomik katkı sağlanacağını söylüyor. Ayrıca mayın nedeniyle yaşanan göçler, köye dönüş olarak gerçekleşecek ve bu tarım arazileri de aileler için iş kaynağı olacak.
MİSKET BOMBASI YASAKLANMALI
Kara mayınları ile ilgili bu gelişmeler yaşanırken ve henüz toprağa döşeli mayınlar sorunu çözülmemişken, tıpkı kara mayınları gibi bir de misket bombaları sorununun çözümü ortaya çıkıyor. Konuyla ilgili yürütülen kampanya oldukça büyük bir gelişme gösterdi ve 2007 yılı Şubat ayından itibaren uluslararası alanda 4 büyük konferans gerçekleşti. İlki Oslo’da gerçekleşen konferansların ve bu sürecin tümüne Oslo süreci adı veriliyor. Konferansların amacı ulusal yasalarda hükümetleri konuyla ilgili tavır almasına teşvik etmek. Öğreten, Türkiye’nin Oslo Süreci’ni desteklediğini bildirdiğini, ancak Wellington Konferansı’nda kabul ettiğini açıklamadığı için 19 Mayıs’ta başlayan ve 30 Mayıs’a dek sürecek Dublin Konferansı’nda gözlemci olarak bulunduğunu söylüyor. Öğreten, “Stoklarında misket bombası bulunduran bir ülke olarak şu an konferansta gözlemci olarak bulunmasının yerine, tartışmalara katılan ve sözleşmeyi imzalayan bir devlet olmalıydı” diyor. ğreten, “Misket bombaları da esas olarak sivillere ve çocuklara zarar veren silahlar olduğu için yasaklanmalı. Umarız kamuoyunun duyarlılığı bu konuda teşvik edici olur. Çünkü biz mayın yasaklama anlaşmasını da geç imzalayan devletlerden biriydik. Misket bombası sözleşmesini de geç imzalayan bir ülke olmamayı temenni ediyoruz” diye konuştu.
ÖLÜ VE YARALILAR BİLİNMİYOR
Landmine 2007 Türkiye Raporu’na göre, Türkiye’deki mayından dolayı ortaya çıkan toplam yaralı ve ölü sayısı bilinmiyor. Türkiye, 1993 ve 2003 arasında kara mayınları nedeniyle 2 bin 905 yaralı ve ölünün olduğunu, bunlardan 588’inin ölü ve 2 bin 317’sinin yaralı; 1.802’sinin sivil ve 1823’ünün ordu personeli olduğunu bildirdi.
Raporda 2007 yılının Haziran ayına dek 51 kurbanın bildirildiği de yer alıyor. Mayınsız Bir Türkiye Girişimi tarafından toplanan medya haberlerinin analizi de 73 yeni yaralı ve ölü tespit edildiğine dair bilgilere yer veriyor. Bunlardan 18’i ölü, 55’i yaralı.
CUMHURİYET GAZETESİ / 27 MAYIS 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder