10 Kasım 2007 Cumartesi

F tipi cezaevinde kanser tedavisi!


18 ayda altı kez operasyon geçiren Erol Zavar'a 'hapishane koşullarında tedavisi mümkün' raporu verildi

*İki çocuk babası Erol Zavar, 4 yıldır tecrit koşullarında kanserle mücadele ediyor. Eşi Elif Zavar, ameliyat öncesi bile şiddete maruz kaldığını öne sürdüğü Erol Zavar için insanca koşullarda yapılacak bir tedavi isteminin yetkililer tarafından kabul edilmediğini belirtiyor.

ALPER TURGUT

F tipi cezaevinde yatan iki çocuk babası Erol Zavar , yaklaşık 4 yıldır tecrit koşullarında kanserle mücadele ediyor. Eşi Elif Zavar , son 18 ay içerisinde altı kez ameliyat edilen kocasından 30'a yakın tümör alındığını belirterek ''Erol, durumunun daha da ağırlaşacağını bile bile insani koşullarda tedavi olabilmek için kısa süreli açlık grevi yaptı. Buna karşın baskılar devam ediyor ve sağlık durumu gitgide kötüleşiyor. Erol'un cezaevinde ve hastane koğuşlarında iyileşebilmesi mümkün değil'' diye konuşuyor.

Elif Zavar, eşinin yaşama dört elle sarılabilmesi için tam donanımlı bir hastanede, her türlü baskı ve şiddetten uzak bir şekilde tedavi görmesi gerektiğini vurguluyor. ''Sevdiğiniz insan ölüme her geçen gün biraz daha yaklaşıyor. Ama önünüze aşamayacağınız engeller konularak çaresiz bırakılıyorsunuz'' diyen Elif Zavar, eşinin hastalığı süresince yaşadıklarıyla ilgili olarak şunları söylüyor: ''Erol, cankurtaranla değil, ring araçlarıyla hastaneye götürülüyor. Yol boyunca sürekli hakarete uğruyor ve tartaklanıyor. Bu da yetmezmiş gibi ameliyata alınmadan önce çırılçıplak soyulup dövüldü. Eşim, hijyenden uzak bir ortamda, tecrit altında tutuluyor. Ameliyat dışında radyoterapi, kemoterapi gibi yöntemler ise tedavisinde kullanılmıyor. Cezaevinde ve hastanede bir insanlık suçu işleniyor.''

Siyasi hükümlü Erol Zavar'ın tedavisinin dışarıda yapılması için Cumhurbaşkanlığı ve Adalet Bakanlığı'na eşi Elif Zavar beş, avukatları ise üç kez başvuruda bulundu. Dilekçelerin hepsine, ''Zavar'ın cezaevinde yatmasında sakınca bulunmadığı ve sağlık durumunun iyi olduğu'' yanıtı verildi. Ankara, İstanbul ve İzmir'de yapılan ''Erol Zavar'a özgürlük'' kampanyasında toplanan 10 bin imza Adalet Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı'na gönderildi. Cumhuriyet Savcılıklarına birçok kez suç duyurusunda bulunuldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yapılan başvuru üzerine açılan dava ise karar aşamasında... En son elindeki belgelerle Ankara Tabipler Odası'na danışan Elif Zavar, ''Erol Zavar'ın ileri derecede kanser olduğu, tetkiklerinin Sağlık Bakanlığı tarafından veya üniversite hastanesince tekrar yapılıp karar verilmesi'' yönünde alternatif rapor aldı. Elif Zavar, eşinin sağlık durumunun kötüleşmesinden sorumlu tuttuğu Adalet Bakanlığı'na dava açmaya hazırlanıyor.

Yine kanser hastaları Esmer Yaman ve Gülsüm Aslan , cezaevi koşullarında tedavilerini güçlükle sürdürüyorlar. Filiz Gülkokuer, Hayati Kaytan, Mehmet Yıldırım, Hatice Yaman, Fatma Gündüz, Fatma Tokmak, Savaş Kör, Ersin Eroğlu, Bayram Sarıtaş, Zeynel Karabulut, Hasan Rüzgâr, Fatma Tokmak, Azime İbiş ve Mesut İbiş 'in aralarında bulunduğu çok sayıda tutuklu ve hükümlü ise ağır fiziksel hastalıklar ve psikolojik rahatsızlıklarla boğuşuyor.
POLİTİKA GÜNLÜĞÜ

HİKMET ÇETİNKAYA
Tecritte Ölüm...

Öyküleri birbirine benziyor. Dinledikçe canını acıtıyor insanın...
Sessiz çığlıklarını kimse duymuyor!..
Sanki yürekler taş kesilmiş...
Onlar, dört duvar arasından yazdıkları mektuplarda, ölüme adım adım yaklaştıklarını anlatıyorlar. Aileleri basın toplantıları düzenliyorlar...
Bir duyurabilseler seslerini!..
Güneşin rengini, yıldızların soluk alışını, çiçeklerin kokusunu, denizin mavisini, bebeklerin gülüşünü çoktan unuttular...
Her hafta onlarca mektup alıyorum cezaevlerinden...
Sitem dolu mektuplar!..
Dört duvar arasına sıkışmış genç insanlar yaşamdan, umuttan söz ediyor , bir çay içimlik sürede kendi öykülerini anlatıyorlar!..
Yarı uykunun güneşlerinden bir demet kır çiçeği uzatıyorlar yüreklere!..
Suskun değiller, hep konuşuyorlar...
Nasıl anlatsam onların öykülerini, nasıl dokunsam kalem tutan parmaklarına, inanın bilemiyorum...

Alper Turgut'un Cumhuriyet'teki haberini okurken, benim de bildiğim o öykü bir insanlık dramı olarak içimi acıtıyor...
Ölümcül hastalıklar yakalarına yapışmış bir kez, bir türlü bırakmıyor...
Hücrede yaşam sağlık sorunlarını arttırıyor. Kiminin gözleri görmüyor, kiminin bacakları tutmuyor...
İntiharlar çoğalıyor F tipi cezaevlerinde...
Alper Turgut, 2002 yılında on iki tutuklu ve hükümlünün intihar ettiğini yazıp ekliyor:
''Tutuklu ve hükümlü yakınları ve insan hakları savunucuları, hücre tipi cezaevlerinin akıl hastanelerine dönüştüğünü öne sürüyorlar...''
Acaba bu toplumun, cezaevlerindeki intiharlardan haberi var mı? Acaba bu toplum Volkan Ağırman 'ı, Halit Koçyiğit 'i tanıyor mu?

****

Siyasi tutuklu Ali Şahin 'in ölüm haberini duydunuz mu siz?..
Yirmi dört yaşındaydı Ali. 19 Aralık 2000 tarihinde ''Hayata Dönüş'' operasyonunda yaralanan Ali Şahin, Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde sekizinci ekip üyesi olarak ölüm orucuna başlamıştı...
Ali'nin öyküsü hüzün vericiydi...
Ölüm orucunu yarıda kesti Ali...
Çünkü lösemiye yakalanmıştı...
Bir süre sonra öldü!..
Peki yetmiş bir yaşında Mehmet Yurdakul 'un öyküsünü dinlediniz mi hiç?
Zile M Tipi Cezaevi 'nde yatıyordu Mehmet Yurdakul. Akciğer kanseri olmuştu. Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırıldı ve bir süre sonra taburcu edildi...
Ankara Numune Hastanesi, Mehmet Yurdakul için ''sağlam'' raporu vermişti...
O da bir süre sonra öldü!..
Bir süre önce Erol Zavar 'ın öyküsünü okudunuz bu köşede...
Erol Zavar, mesane kanseriydi...
Evli ve iki çocuk babası olan otuz dört yaşındaki Erol Zavar, hâlâ Tekirdağ F Tipi Cezaevi revirinde...
Mesane kanseri olan Erol Zavar cezaevi revirinde tedavi görebilir mi?
Grip değil Erol, kansere yakalanmış bir hükümlü!..
Hüseyin Yıldırım ise felç!.. Orhan Eroğlu felç...
Yirmi dört yaşındaki Ali Şahin'in ölümü, diğerlerinin böbrek, kemik erimesi, kanser olması nedense bizleri hiç ilgilendirmez!
F tipi cezaevlerinde ölüm orucu eylemlerinde 112 kişi yaşamını yitirdi son dört yıl içinde...
Bir insanlık dramı yaşanıyor F tipi cezaevlerinde...
Türkiye 2004 yılında bir ayıba alkış tutabilir mi?

****
AKP iktidarı sabah akşam demokratikleşmeden, insan haklarından, özgürlüklerin genişletilmesinden söz ederken cezaevlerinin sorunlarını ağırlaştıran bir tutum sergiliyor...
Tutuklu Aileleriyle Dayanışma Derneği (TUAD) , cezaevlerinde demokratikleşmeyi dışlayan hak ihlallerinin yaşandığını öne sürüyor...
Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı, yeniden tek tip elbiseyi , tecridin yaygınlaşmasını, zorla çalıştırmayı içeriyor...
Bir başka önemli nokta:
Aileler cezaevlerindeki yakınlarıyla 'Türkçe' konuşacaklar görüşmelerde. Eğer, Türkçe yerine örneğin 'Kürtçe' biliyorlarsa görüşme yasağı var...
Olacak şey değil!..

Cumhuriyet Gazetesi

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Tam bir insanlık dramı fakat bende bu dil konusuna takıldım.Niçin türkçe konuşmuyorlar ki... Hiç mi bilmiyorlar yoksa türk değiller mi? Biran önce hata hükülülere ve tutuklulara af çıkarılması gerek hiç olmazsa aileleri ile biraz huzur tatsın insancıklar.

Adsız dedi ki...

71 yasindaki Babam Mehmet yurdakul,a yapilan haksizlik tam bir insanlik drami Adalet varsa bu saglam raporu veren kuruluslardan hesap sorsun hesap sorulmadigi müddetce baska insanlik dramlarinin yasanacagi insan haklari ihlaller devam edecektir ebedi hayata yolculugunda dahi biz evlatlari ile görüstürülmedi insanlik aleminde bu drami hangi ülkeler yapi acaba yorumu insanliga insanlara birakiyorum

Adsız dedi ki...

ANKARA Numune Hastanesinin Bodrum Kati Ankaranin ortasinda TBMM,cisine bin metre 2004 mayis ayi Babam Mehmet yurdakulun Feryatlari Orda Doktorluk yapan saglam raporu veren heyete sesleniyorum vijdaniniz rahatmi insanliktan nasibini almayanlar rahat uyya biliyormusunuz sizleri allaha haval ediyorum unutmayinki bu dünyanin öbür dünyasda var duyun icerimdeki ates alev alev ellerindeki ayaklarindaki zincirler morkta nabiz yoklamasindan sonra cözüldü bumu sizin insanliginiz