20 Kasım 2007 Salı

KARAKALPAK KIZI...



Alper Turgut

“Karakalpak Kızı”, Ceyhun Irmağı (Amu Derya) kıyılarında, Kızılkum Çölü’nün kurağı ile Aral Gölü’nün serinliği arasında uzanan kıraç topraklarda, çoğu göçebe bize çok yakın bizden çok uzak yoksul bir halkın, Karakalpaklar’ın yaşama tutunma öyküsüdür.

1900’lerin ilk çeyreğinde, step ve bozkırlarında kızılların ve beyazların karşılıklı at sürdüğü, kıran kırana savaştığı Orta Asya’da geçer Roman… Mutlak otorite Hanlar, taş kalpli toprak ağalarının Karakalpakçası baylar (bey), lafta softa, uçkur düşkünü dinsel lider İşanlar… İşte “Büyük Ekim Devrimi” öncesi iktidar sahiplerinin portesi; “Bağır çağır gerici, su katılmamış muhafazakâr.” Tümü Beyaz Ordu’nun bir kolu olan Basmacılar hareketinde yer alırlar. Süslü çatışma sahnelerine yer vermez sayfalarında, çünkü asıl anlatılmak istenen kadının ezilmişliği ve kurtuluşları için toplumsal mücadelenin hayati önem taşımasıdır. Kaderin onulmaz yaralarını taşımayı peşinen kabul edenler. Onlar… Mal niyetine alınıp satılan kadınlar… Yüzyıllardır fakir evlerin ekonomisini sürükleyen illettin adıdır başlık parası. Vazgeçilmez bir geçim kapısıdır. Hâlihazırda kız çocukları, birçok coğrafyada günlük sıradan bir işmiş gibi yaşlı, geçkin çokça çirkin ve zengin erkeklerle para karşılığında evlendirilirler. Aslında yerel değil tastamam evrensel bir gerçekliğin sızısıdır bedenlerde, iri tuzlu gözyaşlarıyla resmedilen…

Kahramanımız Cumagül, hali vakti yerinde bir ağanın, Zaripbay’ın kızıdır. Taze gelinlerle evlenmenin erkekliğin şanından olduğu belletilen Zaripbay, yeni bir izdivaç için bozkırın soğuğunda karısı Sanem ile kızı Cumagül’ü kapı dışarı eder. Karakalpak kızı Cumagül henüz 12 yaşındadır, o güne dek sevgisinden mahrup kaldığı babası tarafından evlatlıktan da reddedilir. Zaripbay, haşin ve zalim bir adamdır, “boş ol” kelimesini üç kere tekrar etmeden önce eşi Sanem’i öldüresiye döver. Merhamet yoktur asla. Kadınlara ise susmak düşer, konuşmak yasaktır çünkü… Sonrası bir örgüdür. Tekrar tekrar yaşanır acılar. Anadan kıza geçer. Ayaza ve kıtlığın ortasında hayata tutunmaya çalışır ana-kız. Cumagül’e dayısı komadaki Sanem’i yani öz be öz kızkardeşini öldürmeyi teklif eder. Çünkü öç almanın karşılığı Zaripbay’dan kan parası koparmaktır.

Sığındıkları Uygur köyünde büyür Cumagül, kendi kaderini çizmek için evleneceği erkeği kendi seçer. Kötü huylu olurlar diye zengin bir nasip istemez, fakir bir delikanlı olan Turumbet’i beğenir ve Mangit köyüne gelin gider. Karakalpak erkeklerinin birbirinden farkı yoktur. Kocası Turumbet de, feodal düzenin pohpohlamasıyla gerim gerim gerinen diğer hemcinsleri gibidir. Kocasının şiddet nöbetleri, Cumagül’ün en büyük kâbusudur. Zaman geçer, yazgı yine oyununu oynar. Turumbet, “Aslandan aslan, cigitten cigit doğar” (Cigit eşittir yiğit) diye kükrer ve hamile karısını bir oğlu doğurmazsa kapı dışarı edeceğini söyler. Sanem’in kaderi Cumagül’ü de bulur. Kızı olur Cumagül’ün… Ataerkil toplumlarda bir kadının en büyük düşmanı yine bir kadındır. Kötü kaynananın çatal dili, oğlunu harekete geçirir. Dışı taş duvardır, içi ise yanar adamın... Ama özür dilemekten, gönül okşayıcı en ufak bir hareketten muaftır. Cumagül’ün yalvarmaları çare olmaz. Evin reisi anasının da gayretiyle dediğini yapar ve karısıyla kızını defeder. Mahvolmanın eşiğinde Cumagül’ün yardımına devrim yetişir. Mangit köyünde Sanem’in de yanına taşınmasıyla üç nesil kadın bir araya gelir. Çalışmaya başlar Cumagül ve odun satmak için Çimbay kentine gider. Bolşeviklerin düzenlediği bir mitingde alır soluğunu, kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu öğrenir…
Karakalpak Kızı’nın diğer karakterleri Cumagül’ün gönlünün kaydığı Bolşevik Aytbay, uğursuzluk ve kötülük abidesi, kanlı katil Tacim, her daim hinlik peşindeki Kutımbay, Duysenbay, büyücülük yapmaktan bile çekinmeyen mollalar ve Sovyet köyünün iyiliksever Aksakalı (yönetici) Turebay romana renk katarlar.

Başta Karakalpak kadınları olmak üzere artık her şeyi değiştirecek ve dönüştürecektir. Mangit romanın tam odağındaki köydür, Cumagül ile birlikte o da kabuğundan sıyrılacaktır, ağa kulluğundan çıkan fakir köylüler ise devrimci bir imeceye sarılacaktır. Devrim daha bebedir ve kadınların çilesi bitecek gibi değildir. Okula gönderildikleri için şehrin kapılarına asılan kız çocukları, okumak için kaçtıkları için babalarının ölüme yolladığı genç kızlar… Ve roman akar gider…

Ünlü Karakalpak yazar Tulepbergen Kaipbergenov’un 41 yıl önce yayınlanan bu eseri, Cumagül şahsında kadınların tarih ve devrimle harmanlanmış uzun soluklu mücadelesini anlatıyor. Yöresel gelenekleri nakış nakış işleyerek… Toplumsal gerçekçiliği işleyen romanlarıyla tanınan Tulepbergen Kaipbergenov, aynı zamanda öykü ve derleme üzerine de kalem oynatan bir isim. Karakalpak Kızı (Doç Karakalpaka), 1929’da Nukus’un Ortanbay köyünde doğan Kaipbergenov’un ilk romanı… Sovyetler Birliği’nde büyük ilgiyle karşılanan yapıt, başta Rusça olmak üzere diğer Sovyet Cumhuriyetleri dillerine çevrildi, Moskova, Taşkent, Alma-ata ve Bişkek’te basıldı. Ardından Üç ciltlik Karakalpak Destanları (Karakalpakskiye Dastanı) adlı eseriyle halk efsanelerini, ata sözlerini, tarihi hikâyeleri kaleme aldı. Evrensel Basım Yayın’dan çıkan 504 sayfalık kitap, Kayhan Yükseler tarafından çevrildi.

Hiç yorum yok: