20 Kasım 2007 Salı

DÜNYA HAMAS'A BAKIYOR



ALPER TURGUT

Sloganları "Değişim ve Reform"du.

Hamas daha iktidara taşınmadan uygulamaları, vaatlerini yerine getirecekleri konusunda Filistinlilere güven verdi. Eğitim, sağlık, sosyal yardım konularında büyük adımlar atıldı. Hamas, şimdi İsrail'le masaya oturabilir... Sonuç, ya barış olacak, ya da...

Ortadoğu’nun en kanlı ve en radikal İslami örgütü olan Hamas, “Değişim ve Reform” sloganıyla girdiği Filistin seçimlerini kazandı. Süper güçlerin öfkesini daha da arttıran, her dört kişiden birinin işsiz, her iki kişiden birinin yoksulluk sınırı altında yaşadığı enkaz görünümündeki Filistin’de kazanılmış bir zaferdi bu, 15 yıllık barış serüvenini belki bininci kez sekteye uğratarak…

Müslüman Kardeşler’in (Ihvan) Filistin’deki askeri kolu olarak 14 Aralık 1987’de birinci intifadayı (ayaklanma) yaratan koşullarda kurulan İslami Direniş Hareketi (HAMAS), bağımsız ve şeriata dayalı bir Filistin devleti kurulana dek cihat düsturunu benimsedi… 1970’lerin Filistin’inde erk sahibi olan sol örgütlerin, 1980’lerde gittikçe artan İslami eğilim karşısında silinmeleri, ayrıca yurtsever, ilerici ve laik söylemleriyle tanınan Filistin halkının tartışmasız lideri Yaser Arafat’ın şeriatçı örgütlenmelere ödün vermesi ortamında doğdu Hamas…











Ve Filistin’in asli gücü Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) bölmek isteyen İsrail’in Hamas’ın büyüyüp, gelişmesine ön ayak olduğu söylenir oldu. Coşku, cesaret ve yiğitlik anlamına da gelen Hamas, Gazze de bildiri dağıtarak işe başladı. Eğitim, sosyal hizmet, hukuki yardım gibi legal alan faaliyetleri ile güçlenen örgüt, Siyonizmi hedef alan etkin boykot ve kampanyalarla da kısa sürede yetkinleşti. El Halil, Beir Zeit, Necâh, Beyt Laham ve Gazze İslam üniversitelerinde hızla yayıldı. Başlangıçta Mısır orijinli bir örgüt olan Hamas, Ürdün ve Mısır arasında bir süre bocaladıktan sonra Müslüman Kardeşler ile köprülerini attı ve giderek önce Suudi Arabistan’a sonra da İran’a yanaştı. Suudi Arabistan, Kuveyt, Ürdün, İran ve Mısır gelen yardımlarla cami, okul, hastane, kreş ve aşevleri kuran, muhtaç ailelere maddi destekte bulunan HAMAS üyeleri, silahlı dar bir grubu, sabırla kitle örgütüne dönüştürdü. Ortadoğu, Avrupa hatta ABD de irtibat büroları ve temsilcilikler kurdu.

Yandaş örgüt İslami Cihad ile doğrudan eylem konusunda ters düşen Hamas, uzun soluklu bir savaş için binlerce militanını eğitmeyi ve silahlandırmayı önceliğine aldı. Eylül 1989’da silahlı mücadele aşamasına geçen ve İsrailli görevlileri rehin alma eylemleriyle rüştünü ispatlayan Hamas, 1991 yılında Filistin mücadelesinin simge ismi Şeyh İzzettin El Kassam adına kurulan birliklerle askeri operasyonlarına hız verdi. Filistin’in bu yeni “mücahitleri”, Gazze’yi kaleleri, İsrail toprakları ile “kutsal kent” Kudüs’ü savaş alanı olarak seçti. İlk ayaklanma sırasında Filistinlilerin, barışçıl gösterileri ve taşlı saldırıları, İsrail’in insanlığı dehşete düşüren ve sıkça vahşete dönüşen şiddet uygulamalarıyla karşılaşmıştı. 2000’deki ikinci ayaklanma, şiddette ölçünün ne kadar aşılabileceğine örnekti.

İsrail’in karşısındaki baş aktör Hamas idi. Arafat’ın (Ebu Ambar) “Küçük Generalleri” büyüdüler ve Hamas’ın aktif birer militanı oldular. 1993 yılında ilk “canlı bomba” eylemini gerçekleştiren ve dünyaca tanınmaya başlanan Hamas, 2004 yılındaki ateşkes sürecine dek 400’ün üzerinde intihar komandosunu çoğu sivil İsrail hedeflerine gönderdi. İsrail, meşhur suikast politikasını, Hamas için de uygulamaya koymakta gecikmedi. 2004 yılında örgütün ruhani lideri felçli Şeyh Ahmet Yasin, bir ay sonra da halefi Dr. Abdülaziz El Rantisi öldürüldü. Halid Meşal, Muhammed Sayyam, Muhammed Nezzal, Musa Abu Merzuk, İbrahim Goşe, Müşir El Masri, Imad El İlmi, İsmail Haniya, Mahmud Zahar gibi liderlerle ön plana çıkan Hamas’ın başındaki isim, İsrail’in nokta operasyonlarına karşı açıklanmıyor. Ancak Meşal, Zahar ve Haniya etkin bir konumda bulunuyor.


Hamas’ın önündeki en ciddi rakip ise, ilk hücreleri 47 yıl önce kurulan El Fetih yani FKÖ idi. Arafat’ın Filistin politikasını belirleyen ve yıllardır iktidarda bulunan örgütüne karşı Hamas, kimi zaman Hizbullah ile bazen de sosyalistlerle işbirliği yaptı. Hamas’ın eylemleri, barış görüşmeleri sırasında sık sık Arafat ve İsrail’in arasını açtı. Hamas ile El Fetih’e bağlı El Aksa Şehitleri Tugayı arasında yaşanan çatışmalarda ise, onlarca kişi yaşamını yitirdi. FKÖ’nün yolsuzluklarıyla bunalan, yurtdışından her yıl gelen bir milyar dolarlık yardımın aslan payını alan ve lüks villalarda yaşayan El Fetih familyasından yaka silken halk, sivil toplum örgütleri ve sendikalarla gücüne güç katan ve kazandığı belediyelerde uyguladığı şeffaf yönetimle dikkat çeken Hamas’a yöneldi. Zafere yürüdüğünden iyice emin olan ve kendine çeki düzen vermek isteyen Hamas, son dönemde imaj değiştirmeye karar verdi. Şiddet görüntüleri içermeyen televizyon kanalını devreye sokarak, örgüt liderleri de bu kapsamda kızıla boyalı sakallarından vazgeçerek, artık cihadı benimseyen bir örgüt olmadıklarını kanıtlamaya çalışıyordu. Ve sonunda Hamas, yaklaşık 650 bin Filistinli seçmenin oyunu alarak, yüzde 60 gibi ezici bir çoğunlukla 132 sandalyeli Filistin Meclisi’nde tek başına iktidar olmasına yetecek 74 sandalye kazandı.

Ancak Arap dünyası, bu zaferin, çok kolay bir şekilde mağlubiyete dönüşebileceği uyarısında bulunuyor. İsrail’i reddetmekle iktidara ulaşan Hamas, tüm Filistinlilerin siyasi ve ekonomik zincirlerle bağlı olduğu bu ülkenin masasına oturmak zorunda kalacak gibi görünüyor. Çünkü elektriğinden suyuna her şey İsrail’den geliyor ve Filistin’in tüm ticareti, 2. utanç duvarının inşasını hızla sürdüren “düşman ülke” üzerinden yapılıyor. İsrail’in koyduğu 17 ayrı vergiyle yaşam alanını adamakıllı daraltması, bütçenin yarısını oluşturan dış yardımın yüzde 40’lık bölümüne “koşul” konulması, çalışacağı devlet kadrolarının büyük bir kısmının El Fetih üyesi olması, çöken ekonomi, işsizlik, yolsuzluk, bozuk sağlık sistemi, sürgündeki Filistinliler, mülteci kamplarının durumu, Hamas’ın altına gireceği yükler olarak sıralanıyor. Tüm dünya, Hamas’a “silah bırak” çağrısı yaparken örgüt, 7 bin silahlı militanı ve on binlerce taraftarıyla ulusal ordu kurmaya hazırlanıyor. Gazze’den sonra Batı Şeria’dan da çekilmeyi planlayan İsrail, büyük Yahudi yerleşim alanları ile Kudüs’ü bırakmayı düşünmüyor. İktidardan olmanın şokunu yaşayan El Aksa Şehitleri Tugayı’nın isyanı ve İsrail ile yapılan ateşkese son verdiğini açıklaması, şer ekseninin “en gözde” ismi İran’ın Filistin’de elçilik açma girişimine Hamas’ın onay vermesi, Filistinli silahlı gruplar arasında çatışmaların şiddetlenmesi, sorunun boyutları konusunda fikir veriyor.
Çocukları “canlı kalkan” yapıp askeri araçların önüne bağlayan, gencecik bedenleri kalbura çevirmekte beis görmeyen dinsel motifli İsrail şahinlerinin karşısına Hamas, hamasi bir öyküyü, altı oğlundan üçünün intihar komandoluğunu “ölmeden gelmeyin” diyerek pekiştiren, “şehitlerin anası” mahlâsıyla ve elinde kalaşnikofuyla tanıttığı yeni milletvekili Meryem Ferhat’ı çıkarıyor. Kim bilir belki de bu radikal fotoğraflar, sıcak gelişmelerin asla Ortadoğu’yu terk etmeyeceği anlamına geliyor. İsrail halkının çoğunluğunun Hamas’la masaya oturmaya “evet” demesi, Hamas’ın da uzun süreli bir ateşkesten yana olduğunu açıklaması ise yine de barış ve çözüm adına bir taze umudu yeşertiyor.
Cumhuriyet Pazar Dergi

Hiç yorum yok: