10 Kasım 2007 Cumartesi

Cezaevinde sessiz ölüm

ÇHD, yeni İnfaz Yasa Tasarısı'nı 'Mahpusluktan Kürek Mahkûmluğuna' başlığıyla ele aldı

Çağdaş Hukukçular Derneği'nin (ÇHD) incelemesi yeni "İnfaz Yasa Tasarısı''nın , mahkûmu insan olarak görmediğini, despotik bir çizgiyi temsil ettiğini ortaya koydu. Tasarıda 12 Eylül'ün bile başaramadığı uygulamalar bulunduğu vurgulanarak amacın ''her türlü işkencenin, zamana yayılmış sessizce öldürmenin toplumdan gizlenmesi için gerekli 'yüksek güvenliğin' sağlanması'' olduğu belirtildi.
Baro raporlarına da yer verilen çalışmada hücre , tecrit, tretman (iyileştirme) ve tek tip elbise uygulamalarının çok sayıda hükümlünün yaşamına mal olacağı kaydedildi. ÇHD ''Sessiz direnişte bulunmak'', ''Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak'' ve ''Gereksinimden çok yayın bulundurmak'' gibi kısıtlamalar karşısında söylenebilecek söz kalmadığını vurguladı.

ALPER TURGUT

Çağdaş Hukukçular Derneği'nce (ÇHD) çıkarılan ''Çağdaş Hukuk'' un özel sayısında, yeni "İnfaz Yasa Tasarısı'' masaya yatırılırken F tipi cezaevleri, hücre, tecrit, tretman (iyileştirme) ve tek tip elbise gibi sorunlar mercek altına alındı. Baro raporları, disiplin cezaları incelemeleri ile tutuklu ve hükümlü mektuplarına da yer verilen ''F tipinden Yeni İnfaz-İzolasyon Yasası'na, Mahpusluktan Kürek Mahkûmluğu'na'' başlıklı yayında, tasarının amacının ''her türlü eziyet ve işkencenin, zamana yayılmış sessizce öldürmenin toplumdan gizlenmesi için gerekli 'yüksek güvenliğin' sağlanması'' olduğu belirtildi.

ÇHD, ''Ceza ve İnfaz Yasa Tasarısı'' nın hukuksal eleştirisinde, tasarıda hakların her an geri alınabilir bir ödül olarak gösterildiğini vurgulayarak ''Tanınmış gibi görünen kısmi haklar boyun eğdirme ve sindirme politikasının aracı olarak düzenlenmiştir'' tespitinde bulunuyor. Tasarının 64. maddesinde, tek tip elbise giyilmesinin zorunlu, reddedilmesinin disiplin suçu olarak düzenlendiği kaydedilen raporda, 12 Eylül faşizminin başaramadığı bu uygulamanın, birçok hükümlünün yaşamına mal olmadan engellenmesi istendi. Raporda, tasarının 82. maddesinde, hukuk dışı ''zorla müdahale'' imkânı arandığı ifade edilerek şu görüşlere yer verildi: ''Zorla müdahale nedeniyle insanlar yaşamını yitirmiş, yüzlerce tutuklu ve hükümlü sakat kalmıştır. Müdahaleler çok daha kapsamlı ve ağır sonuçlar doğuran yeni eylem biçimlerine (kendini yakma vb.) yol açmaktadır. Maddeden anlaşılan, Adalet Bakanlığı'nın geçen 4 yıl içerisinde ülkemiz cezaevlerinde meydana gelen acı olaylardan hiç ders çıkarmadığı ve hukuk dışı idare mantığını yenilemeye ihtiyaç duymadığıdır. Düzenleme tamamen kaldırılmalıdır.''
Tasarının 34. maddesinin girişinde düzenlenen ''Kurumlarda, odalar ve eklentilerinde, hükümlülerin üst ve eşyasında habersiz olarak her zaman arama yapılabilir'' hükmünün, kişi güvenliği ve özgürlüğünü ortadan kaldıracağı için anayasanın 19. maddesine aykırı olduğunun altı çiziliyor.

''Haberleşme ve İletişim Araçlarından Yoksun Bırakma veya Kısıtlama'' yı düzenleyen 40. maddenin, tutuklu ve hükümlüleri mektup, telgraf, televizyon, radyo, gazete, dergi, kitap ve diğer iletişim araçlarından bir aydan üç aya kadar yoksun bırakmasının tecrit koşullarını ağırlaştıracağı belirtildi.

Raporda, ''disiplin cezalarında kıyas'', ''disiplin soruşturmalarında savunma hakkı' ve ''yönetim tarafından alınacak tedbirleri'' içeren maddelerin de hukuka ve anayasaya aykırı olduğu kaydedildi.

ÇHD ayrıca ''Kurumda kapıların açılması ve temasın önlenmesi'', ''Hücreye koyma'', ''Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma'', ''Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma'', ''Nakil'' ve ''İş karşılığı verilen ücretten kesme veya işten bütünüyle yoksun bırakma'' gibi maddeler ile çeşitli düzey ve yoğunlukta ''izolasyon'' uygulamasının dayatıldığını vurguluyor. Tasarının 24. maddesi ikinci bendinin trajik bir şekilde ''engizisyon'' yükümlülüklerini hatırlattığı belirtilen raporda, ''İnfaz idaresine göre hükümle birlikte bedenin 'mülkiyeti ve intifa hakkı' el değiştirmiştir'' yorumunda bulunuluyor.

Cumhuriyet Gazetesi / 19-08/2004

Hiç yorum yok: