12 Kasım 2007 Pazartesi

Ferhat'ın Suçu Ne?


Ferhat Gerçek 7 Ekim'de vuruldu, kurşun omuriliğine isabet ettiği için de sakat kaldı. Suçu yasal bir dergiyi "Yürüyüş"ü satmaktı. Kurşun polis kurşunundan çıkmıştı ama Ferhat hakkında soruşturma açıldı. Yeni polis yasası işte böyle işliyordu!
Röportaj: Alper TURGUT
Siz bu satırları okumadan tam otuz altı gün önce, saat 15.00’e kadar Ferhat Gerçek gülüyor, bağıra çağıra konuşuyor, daha da önemlisi yürüyordu. Hem de Yürüyüş dergisi dağıta dağıta… Şimdi inanmıyorsanız çıkıp bakın, etrafınıza sorun, Yürüyüş legal bir dergi, öyle yasadışı bir hali falan yok. Ama Ferhat Gerçek, sırf bu dergiyi satıyor, diye, saat 15.00’te sırtından vuruldu. Bir numaralı şüpheli; resmi kıyafetli bir polis memuru… Hemen akıllara, 1996 yılında Alibeyköy Sayayokuşu’nda öldürülen 16 yaşındaki lise öğrencisi İrfan Ağdaş geliyor. Moğollar’ın “Bir şey yapmalı” şarkısı, Kurtuluş dergisi dağıtırken canından olan İrfan’ı anlatır; “Yolun ortasında henüz on altısında insanım insanım diyorsa bir şey yapmalı”…

Ferhat sakat kaldığını ve asla yürüyemeyeceğini günler sonra öğrendi. Ailesi, arkadaşları ve Temel Haklar Federasyonu, sorumlular yargı önüne çıkartılsın, vuran polis tespit edilip cezalandırılsın diye suç duyurularında bulundu. İstanbul Emniyet Müdürlüğü herhangi bir açıklama yapma gereği duymadı. İşin en dramatik yanı ise, “Polise Mukavemet” suçlamasıyla felç kalan Ferhat Gerçek ve 16 arkadaşına soruşturma açıldı.

7 Ekim’e yani Ferhat’ın vurulduğu güne dönmeden önce, onun vurulmasını kolaylaştıranlara, 1 Haziran 2007’de, TBMM’de kabul edilerek yasalaşan “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu”na bakalım. Meclis, şiddet olaylarının içinden geçerek önüne gelen değişikliği onaylamakta tereddüt etmedi, oysa 1 Mayıs’ta polis İstanbul’u gaz bombalarıyla kasıp kavurmuş, kadın erkek, genç yaşlı demeden önüne kim geldiyse coplamış, yerlerde sürüklemişti. İtirazlar günlerce sürmüş, emniyet müdürünü İzmir’de bir avukatın dövülmesiyle başlayan olaylar da polisin bu yetkiyi sonuna kadar kullanmaya hazır olduğunu göstermişti.

Nüfus cüzdanına göre 19, bedenine göre 17 yaşında olan Ferhat Gerçek de bu yasaya göre hareket eden polis tarafından vuruldu ve sakat kaldı. O gün, Yenibosna’nın işlek caddesinde Yürüyüş dergisi önlükleri üzerinde dergi dağıtan gençlerin yanına polis otosu yanaştı, resmi giyimlilerdi. Amirleri “Bırakın, yasal bir dergi dağıtıyorlar” diye anons etti, ama onlar dinlemediler, amaçları gençler arasında bulunan Ersin Kip’i gözaltına almaktı. Gençler, gençliklerini yaptılar ve arkadaşlarını vermediler. Polisler telsizle takviye çağırdılar, yeni ekipler geldi, sonrası, arbede, kargaşa, biber gazı, cop. Taşlar ve kurşunlar havada uçuştu, polisler tam 20 el ateş etti, işte o kurşunlar biri Ferhat’ın omuriliğine saplandı. Ateş eden 35 yaşlarında bir polisti. O ve diğer polisler savunmalarında derginin yasak olduğunu söylediler, Ferhat’ı arkadaşlarının vurduğunu!

Ferhat’ın yardımına koşanlar tampon yaparak kanı durdurmaya çalıştılar, 112 Acil Servis’i aradılar. Polis birini dövdü, diğerini kızıyla birlikte gözaltına aldı. Ferhat günlerce hastanede kaldı, arkadaşları ellerinde onun fotoğrafları hastane kapısında beklediler.

Ferhat’la, Bağcılar’da, bir yakınının evinde buluştuk. Konuşmamız boyunca gülümsemesi eksilmedi yüzünden, ziyaretine gelen arkadaşlarının “Çok konuşkansındır, ama röportajda dut yemiş bülbüle dönmüşsün” diye takılmalarına sessiz kaldı. Utangaçlığını bir kenara bıraktığında ise “Bunun” dedi “Bunun hesabı mutlaka sorulmalı”…

Sonra da vurulduğu anı anlattı: “Baktım polisler ateş ediyor, kaçmaya çalıştım. Tam köşeyi dönüyordum, silahın sesini duydum. Vurulmuştum. İlginç, ama her hangi bir acı hissetmedim. Sadece sırtıma bir sıcaklık dalgası yayıldı, gözlerim karardı ve yere düştüm, sonra da derin bir sessizlik çöktü. Bayılmamıştım, yerde, yaralı yatıyordum. Arkadaşlarım beni hastaneye kaldırmak istedi, polisler izin vermedi, ‘Bırakın gebersin’ diye bağırıyorlardı, hatta bana yardıma gelenleri dövdüler. Bülent Kemal Yıldırım bana sarılmıştı, bizi ayırmak için hem onu hem de beni tekmelediler. Arkadaşlarım gözaltına alındılar, ben yerde, öylece 40 dakika bekletildim… Kan kaybediyordum. Sonra ambulans geldi, hastaneye kaldırıldım. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne bağlı cerrahi servisinde de yarım saat bekletildim. Hala bayılmamıştım. Sonra savcı geldi ifademi aldı, aileme haber verildi. ” Doktorların tanısına rağmen Ferhat kendinden umutlu… Yürümek ve büyümek istiyor. Ayağa kalkınca ne mi yapacak, “Yürüyüş’ü satacağım yine” diye yanıtlıyor…

BÜTÜN ÇOCUKLARI VURUN!


1980’li yılların başı… Fehmi Gerçek, 14 yaşında Giresun’dan İstanbul’a göç etti. Gelir gelmez de dayısının kızıyla evlendi. Gündüz tekstil fabrikasında çalışıp gece kömür taşıyarak ailesini geçindirmeye çalıştı. Bu evlilik Ferhat’ın doğumuna rağmen sürmedi. İki kez daha evlendi, dört çocuğu daha oldu. Ferhat’ı “Sessiz, sedasız bir çocuktu” diye tanımlıyor “Devamlı müzik dinlerdi, özellikle da türkü”. Ferhat lise birde okulu bırakınca, baba-oğul tekstil atölyesinde birlikte çalışmışlar, firma kapanınca Ferhat boşluğa düşmüş. “Serseri arkadaşlarıyla takıldı bir süre” diyor Fehmi Gerçek “Devrimci olunca onları bıraktı, İkitelli Temel Haklar Derneği’ne gidip gelmeye başladı. Daha bu olaydan bir ay önce mahalledeki çeteler, pompalı tüfekler, satır ve bıçaklarla, ‘uyuşturucu sattırmayacağız’ dedikleri için derneği bastılar. Oğlum orada da yaralandı. Yeni iyileşmişti, bu saldırıya uğradı. Bir tek beni hastaneye aldılar. Onu ilk gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm”.

Ferhat’ın sakat kaldığını öğrendiğinden beri uyumuyor Fehmi Gerçek. “Geleceği yok artık oğlumun” diyor “Bana bir şey olursa kim bakacak ona… Dergi satıyor diye mahalledeki her çocuğu vurun o zaman… Polisin silahı var diye ateş etmesi mi gerekiyordu? Sorumluların yargılanmasını istiyorum. Gencecik fidan gibi bir delikanlıyı sakat bırakanlar bir an önce cezalandırılsın”. Fotoğraflar: Vedat Arık

Cumhuriyet Pazar Dergi / 11-11-2007

Hiç yorum yok: