TATİL KİTABI
İngilizce İsmi: Summer Book
Yönetmen: Seyfi Teoman
Senaryo: Seyfi Teoman
Görüntü Yönetmeni: Arnau Valls Colomer
Sanat Yönetmeni: Nadide Argun
Ses: İsmail Karadaş
Ses Tasarımı: Theron Patterson
Kurgu: Çiçek Kahraman
Yapımcılar: Yamaç Okur, Nadir Öperli
Yapım Şirketi: Bulut Film
Ortak Yapımcılar: Töre Karahan, Mehmet Betil
Oyuncular: Taner Birsel (Hasan), Tayfun Günay (Ali), Harun Özüağ (Veysel), Ayten Tökün (Güler), Osman İnan (Mustafa)
Çekim Tarihleri: 1-21 Ekim 2007 Çekim Yerleri: Silifke (Mersin) and Ürgup (Nevşehir) Planlanan Sinema Gösterimi: 12.09.2008
Dağıtım Şirketi: Tiglon
Tatil kitaplarında yazılmayanlar...
Tatil Kitabı, Seyfi Teoman’ın ilk uzun metraj çalışması... Film, 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde ve Slovakya’da düzenlenen 16. Art Film Festivali’nde “En İyi Film” seçildi, 54. Taormina Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü, Montreal’de ise Bronz Zenith Ödülü aldı..
Deniz Yavaşoğulları
Tatil Kitabı, Silifkeli bir ailenin bir yaz boyunca başından geçenleri, ailenin on yaşındaki oğlu Ali’nin bakış açısını ön plana çıkararak anlatıyor. Filmin olay örgüsü, Ali’nin sert mizaçlı babası Mustafa ile ailenin diğer üyeleri arasında yaşanan gerilimler üzerine kurulu.
Hikâye ise şöyle: Ali’nin, İstanbul’da askeri lisede okuyan abisi Veysel, askeriyedeki kariyerini yarıda bırakarak üniversite sınavına girmeye karar verir, babası ise buna şiddetle karşı çıkar. Ancak olan Ali’ye olur, çünkü baba Mustafa yaşanan bu gerilimin ardından çekingen ve içine kapalı bir çocuk olan Ali’yi de yaz tatilinde çalışıp kendisi gibi ticaret öğrenmeye zorlar. Ali’nin annesi Güler ise olaylara farklı bir boyuttan bakmaktadır, kocasının hayatında başka bir kadın olduğunu düşünür ve ona göre ailedekilere bu kadar sert davranmasının altında da bu sebep yatar. Kocası ailesinden soğumuştur. Baba Mustafa‘nın kardeşi Hasan’la da arasında gerginlik vardır. Ancak tüm bu gerginlikler, Mustafa’nın beyin kanaması geçirip komaya girmesiyle geri plana itilir. Başta, aileyi bir arada tutmak için Mustafa’nın yerini almak zorunda kalan Hasan olmak üzere, filmdeki karakterler belirgin bir şekilde değişmeye başlar...
Filmin başrolünde tiyatro ve sinema oyuncusu Taner Birsel yer alıyor. Birsel, filmde Harun karakterini canlandırıyor. Güler rolünü Adana Seyhan Şehir Tiyatrosu eski oyuncularından Ayten Tökün, Veysel rolünü ise Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan yeni mezun olan Harun Özüağ canlandırıyor. Baba rolünü, Silifkeli toprak sahibi Osman İnan, Ali rolünü de Silifke Göksü İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencisi Tayfun Günay oynuyor. Ayrıca filmde, Rıza filmiyle tanınan Rıza Akın da konuk oyuncu olarak rol alıyor. Tatil kitabı 12 Eylül’de vizyona girecek.
Yönetmen Seyfi Teoman’la filmi konuştuk...
- Filmin adı neden “Tatil Kitabı”?
Tatil kitabı filmde geçen bir obje. Bu kitaplar her yaz çocuklara verilir, en azından benim zamanımda verilirdi. Bu film de yazın, tatilde geçiyor. Tabii kaba bir metafor olarak da düşünebiliriz; bu, çocuğa yazın bir şeyler öğrensin diye verilen bir kitap, ama çocuk onu kaybediyor. Yazın yaşadığı olaylarsa, ona çok daha zorlu, çok daha büyük bir deneyim yaşatıyor.
- Film Silifke’de geçiyor, Silifke’yle bir alakanız var mı?
Bana senaryoda da yardım eden, çok yakın bir arkadaşım Silifkeli. Ben Kayseriliyim, çocukken yaz tatillerinde Mersin tarafına giderdik. Dolayısıyla biliyorum o bölgeleri. Bir de hikâye taşrada geçsin istiyordum, ama İslami tutuculuğun yaşanmadığı bir yer olmalıydı. Ayrıca turizmin de bulaşmadığı bir yer olsun istedim. Silifke bunun için uygundu, üstelik doğası da çok güzel...
- Çekimler sırasında, Silifke’deki hayatı gözlemleyince senaryoda değiştirdiğiniz yerler oldu mu?
Tabii, birçok yerini değiştirdik, eklemeler yaptık. Yöreye uygun olması açısından değiştirilen sahneler oldu, mekânlardan esinlenerek çektiğimiz ek sahneler oldu; kale ve filmin sonundaki okul sahnesi gibi...
- Hikâye dramatik, ama bu dramatiklik anlatıma yansımıyor...
Evet, aslında çok ağdalı bir şekilde işlenebilecek bir hikayeydi; içinde ölüm var, hastalık var, aldatma var... Bu konular kontrolü kaybedebileceğiniz, çok coşabileceğiniz konular. Onun için mümkün olduğu kadar dikkatli ve mesafeli olmaya çalıştım. Elimden geldiğince anlamın özünü sunmak istedim. Duygusal tuzaklara düşmemek için uğraştım. Bu, biraz da tavır olarak takındığım bir şey; hikâyeleri soğukkanlı bir şekilde anlatmayı tercih ediyorum.
- Bir de film daha çok on yaşındaki Ali’nin gözünden sunuluyor, çocuklar da hayata biraz bu şekilde dışarıdan bakar, gerçek duygularını pek yansıtmazlar. Bununla alakası var mı?
Evet, o şekilde bakanlar var, ama ben filmi çekerken tüm karakterlere aynı gözle bakmayı amaçladım. Anlatımda çocukla beraber olsak da ona bir yetişkinin gözünden bakmaya çalıştım. Çünkü, çocuğun gözünden bakınca işin içine hayal giriyor, çocuksuluk giriyor ve bu durum bir yerden sonra çocuğun şirinliğini sömürme noktasına geliyor.
- Oyuncu seçimini nasıl yaptınız?
Okulların açık olduğu dönemde Silifke’ye gidip, o yaş grubundan bine yakın çocukla görüştük. Çocuğu, yani Tayfun Günay’ı onlar arasından seçtik. Taner Birsel zaten senaryoyu yazarken de aklımdaydı. Baba rolündeki oyuncu amatör, onu da oradan bulduk. Diğer oyuncular da yöre tiyatrolarından...
- Oyuncuları yönlendirirken nelere dikkat ettiniz?
Amatör ve profesyonel oyunculara yaklaşımım farklı oldu. Yönetmen olarak bir ton tutturmak gibi bir derdiniz oluyor, ama söylediğiniz şeyi çocuk da amatör oyuncular da profesyoneller de farklı algılıyor. Bu nedenle de ayrı bir dil geliştirmek gerekiyor. Ben de sonuçta yeni yeni yapıyorum bu işi, o yüzden biraz el yordamıyla, biraz da oyuncuların yardımıyla tamamladık.
- Filmde hiç müzik kullanmamışsınız...
Filmi tasarlarken kafamda öyle bir şey yoktu. Filmi çektikten sonra, kurgu masasındayken de filmin müziğe ihtiyacı olmadığını düşündüm. Müzik koymak fazlalık olur gibi geldi...
- Filmin kurgusu bitince izlediğinizde ne hissettiniz?
Kurgu sırasında defalarca gördüğüm için, bitirince “şimdi de bütün olarak bir izleyeyim” demedim. Ancak seyirciyle birlikte ilk izleyişim çok heyecanlı bir deneyimdi. Bu, Berlin Film Festivali’nde oldu. Orada bine yakın seyirci vardı, onların tepkilerine de yakından şahit oldum, hep olumlu tepkiler verdiler ve tabii bu da çok heyecan vericiydi.
- Bu kadar ödül almayı bekliyor muydunuz?
Hayır, beklemiyorduk. Tabii ki beklentilerimiz vardı ama tüm bunlar beklentilerimizin çok üstünde oldu. Berlin Film Festivali’nde gösterileceğini öğrenince “tamam” demiştim, “bu film yapacağını yaptı”. Ancak ardından birçok ödül daha geldi. Tabii bu benim gibi yeni başlayan bir yönetmen için çok güven verici bir şey...
CUMHURİYET PAZAR DERGİ - 7 EYLÜL 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder