5 Temmuz 2008 Cumartesi

Vahşete Tanığız, Adalet İstiyoruz




Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) 27 Haziran Cuma günü saat 13.30'da İstanbul'da Sultanahmet Adliyesi'nde bir basın açıklaması yaptı. 40 avukatın katıldığı basın açıklamasının ardından bu davanın hâkimi Ali Belen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikâyet edildi. Adliye önündeki basın açıklamasını Av. Taylan Tanay okudu. Tanay, 19 Aralık 2000’de Türkiye hapishanelerinde ‘Hayata Dönüş’ adıyla bir katliam gerçekleştirildiğini ve bütün dünyanın bu katliama tanıklık ettiğini belirtti. Tanay, Bu operasyonda 28 tutuklu ve hükümlünün hayatını kaybettiğini, yüzlercesinin ise yaralandığını, bu katliamın ardından sorumluların hiç birinin yargılanmadığını ama tutuklu ve hükümlülere dava açılmış olduğunu ve yüzlerce yıl hapis cezası istendiğine dikkati çekti. Asıl sorumlular yargılanmazken kamuoyunun baskısıyla o sırada hapishanede olan gardiyan ve bir kısım askere dava açıldığını belirten Tanay, "Bu dava boyunca 11 hâkim değişti. Öyle ki değişen hâkimler davanın kaç sanığı olduğunu dahi öğrenemedi. 23 Haziran günü görülen duruşmada ise dava zaman aşımına uğradı." diyerek sorumluların tamamının yargılanmasını istedi.


Sultanahmet Adliyesi'nde okunan basın açıklamasının tam metni:


VAHŞETE TANIĞIZ, ADALET İSTİYORUZ!


19–22 Aralık 2000 tarihi tüm hakların devletin bekası için rafa kaldırıldığı bir milattır. Bu tarihte Türkiye hapishanelerinde tutulan siyasi tutuklu ve hükümlüler devasa bir askeri güç tarafından saldırıya uğramıştır. Ülke çapında 20 ayrı hapishaneye aynı anda yapılan operasyonla 28 tutuklu ve hükümlü ile 2 asker hayatını kaybetmiş, yüzlerce tutuklu ve hükümlü ağır yaralanmıştır. Ahlaksız bir şekilde “Hayata Dönüş” adı verilen operasyon sonrasında sağ kurtulan tutuklu ve hükümlülere onlarca yıl hapis istemine konu davalar ardı ardına açılırken. Operasyonu planlayanlar, yönetenler ve bizzat katılanlar hakkında soruşturma dahi açılmamıştır. Kamuoyunun baskısını gidermek gayesi ile ancak operasyon sırasında ihtiyat görevinde bulunan bir kısım asker ve görevli hakkında göstermelik davalar açılmıştır. Bugün bu davalar da beraat yahut zamanaşımı kararlarıyla birer birer bitirilmektedir.


YARGI 19 ARALIK'DA TARAF OLMUŞTUR


Bağımsız ve tarafsız olduğu ifade edilen yargı 19 Aralık operasyonunda açıkça taraf olmuştur. Bayrampaşa Hapishanesi'ndeki operasyondan sağ kurtularak ölmeme suçunu işleyen tutuklu ve hükümlülere 20 günde soruşturma, 68 günde dava açan yargı ne yazık ki aynı hızı, 12 insanı öldüren, 6 kadını diri diri yakanlara göstermemiştir. Asıl sorumlular hakkında dava açmayan yargı, kamuoyunun baskısını gidermek için ancak operasyon tarihinde hapishanede görevli gardiyanlar ile tutuklu ve hükümlüleri F Tipi Hapishanelere sevk eden askerler hakkında görevi kötüye kullanma ve kötü muamelede bulunma suçu nedeniyle dava açmıştır. Bırakınız gerçek, göstermelik bir yargılama dahi yapılmayan bu yargılamada, mahkemenin hiçbir işlemi adli ve idari makamlarca yerine getirilmedi. Sürekli hâkim değişikliği yapılan mahkeme kaç sanığı olduğunu öğrenemedi. Her türlü hukuksuzluğun sergilendiği Eyüp 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın 23.06.2008 tarihindeki 23. oturumunda, davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilirken sanıkların ifadesi dahi henüz alınmamıştı. Aynı yargı “zamanaşımı” kararını bir hukuk kurumu olarak olağanlaştıran H.Sami TÜRK’ü yalanmakta gecikmedi. 19 Aralıkta Malatya Hapishane Operasyonu’na direndikleri için tutuklu ve hükümlülere dava açmakla yetinmeyen yargı, davanın zamanaşımına girmemesi için her türlü hukuk kuralını bir tarafa bırakıp, o denli acele karar verdi ki Ölüm Orucunda yaşamını yitiren 5 kişi dahi cezalandırılmaktan kurtulamadı.


SORUMLULAR ÖDÜLLENDİRİLMİŞTİR


Dönemin İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü başta olmak üzere bu operasyonun planlamasında ve icrasında görev alanlar bırakınız yargılanmak, ödüllendirilmişlerdir. Bu kimselerin siyasi ve mesleki kariyer basamaklarındaki hızlı yükselişleri kelimenin gerçek anlamıyla hukukun bittiği yer olmuştur. Bu dönemde Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü olan Ali Suat ERTOSUN, ilk olarak Yargıtay üyeliği ile onurlandırılmıştır(!). 2004 yılında, bu kez, dönemin Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in önerisi üzerine, bu operasyondaki büyük katkısı nedeni ile Bakanlar Kurulu Kararı ve Cumhurbaşkanı A.Necdet SEZER’in onayı ile Devlet Üstün Hizmet Madalyasıyla ödüllendirilmiştir. Ali Suat ERTOSUN’un akıl durduracak nitelikteki hızlı yükselişindeki şimdiki durak, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğidir.


OPERASYONUN GERÇEK NİTELİĞİ AÇIĞA ÇIKMIŞTIR


19–22 Aralık 2000 Operasyonu tek bir merkezden yönetilmiş, aylar öncesinden hazırlanılarak gerçekleştirilmiştir. Operasyon baştan sona Silahlı Kuvvetler tarafından icra edilmiştir. Ülkenin farklı şehir ve bölgelerinde bulunan jandarma birliklerinin görev alması, aynı anda cezaevlerine girilmesi, sayısız bomba ve mühimmat kullanılması, Bayrampaşa, Ümraniye ve Çanakkale Hapishaneleri'nde hava desteği ( 3 adet Skorsky helikopter ) alınması, hapishane duvarlarının kırılarak girilmesi operasyonların askeri niteliğini göstermektedir. Bu anlamıyla gerçekleştirilen operasyonlar “Askeri Harekât”tır. Hâlihazırda süren yargılamalara gelen bilgi ve belgeler göz önüne alındığında Silahlı Kuvvetlerin en tepesinden planlanıp, organize edilmiş, talimatı GENELKURMAY BAŞKANLIĞININ ilgili Harekât Emri ile verilmiştir. Yine operasyon İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının oluşturdukları kriz merkezleri tarafından yönetilmiştir. Adına “Hayata Dönüş” denilen 19–22 Aralık 2000 Cezaevleri Operasyonları, ‘hayata döndüren’ değil ‘hayata son veren’ operasyonlar olmuştur. Operasyonların görünürdeki gerekçesi, Ölüm Oruçlarının kritik noktaya gelmesine bağlanmıştır. Resmi açıklamalar da bu kapsamda olmuştur. Ancak operasyonlardan hemen sonra anlaşılmıştır ki; asıl amaç siyasi tutuklu ve hükümlülerin, F Tipi Hapishanelere sevk edilmesidir. 19 Aralık Operasyonları, Devletin siyasi tutuklulara yönelik hiç değişmeyen hapishane politikasının bir sonucudur. Bu politikanın ısrarla devam ettirilmesi bugün kimse tarafından hesabı verilemeyecek bir bilânçonun oluşmasına neden olmuştur. Tüm bu süreç boyunca tam 122 insan yaşamını yitirmiş 600’den fazla insan da sakat kalmıştır.


SORUMLULAR HESAP VERMELİDİR


Bu ülkede yaşayan herkes 19–22 Aralık tarihinde yaşanan vahşete tanıklık etti. Hiçbir mahkeme hükmünün bu gerçeği ortadan kaldırma kudreti yoktur. Dört duvar ardında savunmasız insanları katledenler acımasız bir şiddete maruz bırakanlar cezalandırılmalıdır.


ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ

Hiç yorum yok: