4 Ekim 2008 Cumartesi

Cesur Afgan kadını Malalay Kakar



Galina Breitkreuz, Kandahar’a gidip yüzyüze görüşünceye kadar altı çocuklu, cesur, zeki ve güzel kadın polisin varlığına inanamamıştı. Kamu hizmetlerinin erkek işi olduğu, kadınların eve hapsedildiği, şeriatın hüküm sürdüğü bu topraklarda burkanın altında bir kadın polis Malalay Kakar, Galina Breitkreuz’a kendisini anlatıyordu: “Babam polisti ve polis akademisinde ders veriyordu. Kardeşlerim de polis olacaktı ve günün birinde, babama polis olmak istediğimi söyledikten kısa süre sonra, bunu yavaş yavaş kabullenmeye başladı. Bundan da asla pişman olmadı. Bugün hâlâ benimle gurur duyar. Ne de olsa koca bölgenin tek kadın polisiyim ben.” Düşmanları olduğunu ve kendisini öldürmek istediklerini biliyordu Malalay Kakar. 4 yıl önce “Bombaların patladığı ve kurşunların vızıldadığı bir yerde korkmak için fazla zamanı olmuyor insanın” diyordu. Kakar, geçen hafta Taliban tarafından öldürüldü.



Şeytan çıkmazının cesur yüreği susturuldu



“‘Malalay Kakar’ diyerek selamlıyor bizi ve gülerek burkasını çıkarıyor. ‘Polis memuruyum’.

Üstündeki üniforma, ceket, pantolon, uzun bir redingot, ağır çizmeler ve tabancısını taşıdığı kemerden ibaret.
Nihayet onunla karşı karşıya oturunca, ne kadar güzel bir kadın olduğunu görebiliyorum. Öğleden sonranın nispeten zayıf ışıklarına rağmen saçları ışıl ışıl. Kızıla çalan kahverengi saçları var. Cildi düz ve pürüzsüz; oval yüzü ise yumuşak hatlara sahip. Simli siyah bir başörtüsü saçlarını örtüyor. Parmaklarında iki altın yüzük var ve tırnaklarına mor oje sürmüş. Ama en çok beğendiğim yanı, özenle aldığı yay gibi kaşları. Kirpikleri ok gibi ve maskarayla uzatılmış.”


ŞİİRLE İKNA ETTİ



Galina Breitkreuz, Cumhuriyet Kitapları’nın yayımladığı “Afganistan Gerçeğinde. Şeriata Karşı Kadınlar” kitabında Malalay Kakar’la karşılaştığı andaki duygularını böyle özetliyor. Kakar, geçtiğimiz hafta Taliban tarafından öldürülen Afganistan’ın en üst düzey rütbeli kadın emniyet görevlisiydi.

Afganistan tarihinin en cesur kadının ismini taşıyordu Malalay. 1880’de Malalay Mayvand isimli bir kadın, infaz yerindeki adamları bir şiirle İngiliz sömürge güçlerine karşı direnişe ikna etmeyi başarmış, ardından da, kurulan birliğin elde edeceği zaferde önemli bir rol oynamış.
Galina Breıtkreuz, Kandahar’a gidip yüzyüze görüşünceye kadar bu altı çocuklu, cesur, zeki ve güzel kadın polisin varlığına inanamamıştı. Kamu hizmetlerinin erkek işi olduğu, kadınların eve hapsedildiği, şeriatın hüküm sürdüğü bu topraklarda burkanın altında bir kadın polis Malalay Kakar, Galina Breıtkreuz’a kendisini anlatıyordu:
“Babam polisti ve polis akademisinde ders veriyordu. Kardeşlerim de polis olacaktı ve günün birinde, babama polis olmak istediğimi söyledikten kısa süre sonra, bunu yavaş yavaş kabullenmeye başladı. Bundan da asla pişman olmadı. Bugün hala benimle gurur duyar. Ne de olsa koca bölgenin tek kadın polisiyim ben.
Bundan çok uzun bir zaman önce kuzeydeki Lağmen bölgesinden buraya taşındık. Babamın Kandahar’a tayini çıkmıştı; biz de onunla geldik. 15’imde polis eğitimi almaya başladım. Babam bana bizzat ders veriyordu ve bu, alabileceğim en iyi dersti, sıkı ve adil bir eğitim. Üç yıllık meslek eğitiminin ardından bu büroda işe başladım.”

Tabii hiç de kolay olmamıştı bu. Kakar’ın deyimiyle “Tam bir sansasyondu.” Köktendinci Taliban yönetimi döneminde diğer kadınlar gibi eve hapsedilmişti Kakar: “Taliban döneminde hiçbir kadın dışarı adımını atamazdı; doktora bile gidemezdi. Bunu tahayyül edebiliyor musunuz? Öyle çok sıkıntısı, öyle çok acısı vardı ki kadınların ve öyle zor zamanlar geçti ki, tahmin edemezsiniz.

Bir kadın hayatını kaybettiğinde, onunla ilgilenecek kimse olmazdı. Ne olacak ki, denirdi, kadın işte. Afganistan Taliban’dan kurtulunca kadınlar nihayet tekrar dışarı çıkıp çalışmaya başlayabilmişti; erkekli kadınlı, bürolarda ya da başka yerlerde.”
Kakar da Taliban’ın devrilmesinden sonra işinin başına dönmüştü:
“Buraya vardığımda bütün karakolun silahlı adamlarla dolu olduğunu gördüm. Bunlar askerdi ve hiçbirini tanımıyordum. Fakat kendi aralarında öyle meşguldüler ki, binaya girmeyi başarabildim. Nasıl şaşkına döndüğümü çok iyi hatırlıyorum. Her yandan iğrenç bir koku yayılıyordu. Bütün odalar namazgaha dönmüştü; Talibanlar polis karakolunu Kuran okuluna çevirmişti adeta. Koridorlar, halılar, her yer pislik içindeydi. Bir şey diyeyim size, onlardan nefret ettim, Talibanlardan; bütün o yıllar boyunca... Bizi eve kilitlediler, evde kalmak zorunda kaldık. Fakat çalışmayana para vermiyor kimse; şeytan çıkmazı gibi bir şeydi bu...
Geleneklerin bekçisi bu heriflerdi öyle mi; güleyim bari! Her şeyi kirlettiler, ülkemizi, inancımızı, her şeyi...”
KORKMUYORUM

Düşmanları olduğunu ve kendisini öldürmek istediklerini biliyordu Malalay Kakar. Bunu açıkça dile getirirken ‘korkmadığını’ da vurguluyordu:
“Evime, bir kadın olarak hükümet için çalışamayacağımı ve uyarılarını dikkate almazsam beni öldüreceklerini yazdıkları mektuplar yolluyorlar. Ama ben korkmuyorum. İşimi benden alamazlar. Mesleğimi seviyorum ve çalışmaya devam edeceğim. Bombaların patladığı ve kurşunların vızıldadığı bir yerde korkmak için fazla zamanı olmuyor insanın. Kendini duruma öyle kaptırırsın ki korkmak aklına bile gelmez. Ne gibi tehlikelerle karşılaştığımı elbette ki anlatmıyorum aileme; onları korkutmak istemiyorum. Ama korkmuyorum da.”
Üniformasını bile pazara gidip aldığı yeşil bir kumaştan kendisi diktiren cesur bir kadın polis Malalay Kakar, Galina Breitkreuz ile yaptığı röportajdan dört yıl sonra silahlı saldırı sonucu öldürüldü.


Cumhuriyet Hafta Sonu / 04 Ekim 2008

Hiç yorum yok: