22 Şubat 2008 Cuma

Bir hayalin peşi sıra…


ALPER TURGUT

Prof. Dr. Ali Rıza Kural, Türkiye’nin en iyi ürologlarından biri… O, deyim yerindeyse tutkuyla bağlı olduğu mesleğinin zirvesinde… Ali Rıza Kural’ın bir diğer aşkı da müzik… Küçükken “şarkıcı-doktor” olmak isteyen Kural, hem tıp hem konservatuarı aynı anda okuyacak kadar sözüne sadık kalmış.

İşte yıllar sonra Ali Rıza Kural Hoca, düşlerine can kattı, musiki çalışmalarını bir albümle taçlandırdı. Klasik Batı Müziği ile Klasik Türk Müziğinin birleşmesinden doğan “Hayal İçinde” adlı senfonik albüm, tam üç yıllık bir emeğin ürünü… Unutmadan, Prof. Ali Rıza Kural, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla 10 Mart 2008 Pazartesi günü TİM Show Center’da ilk konseri verecek ve albümündeki parçalarını müzikseverlerle paylaşacak.

— Müzik ve tıp bir potada nasıl erir?

Musiki ve tıbbın benim yönümden özel ve önemli bir kesişme noktası vardır. 1974 yılında tıp fakültesinden mezun oldum. Bir önceki yıl da İstanbul Belediye Konservatuarı (daha sonra İstanbul Üniversitesi’ne bağlandı) Türk Musikisi bölümünü ‘pekiyi’ derecesiyle bitirmiştim… O yıllarda duayenler Arif Sami Toker ve Rüştü Eriç’ten musiki dersleri aldım, Mandolin ve Keman dışında Ud çalmayı da öğrendim. Rumeli Türkleri Derneği korosu ile Süheyla Altmışdört’ün yönettiği İstanbul Üniversitesi Türk Musikisi korosuna devam ettim. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrenci korosunda ise şeflik yaptım. Ardından Prof. Dr. Nevzad Atlığ'ın şefliğini yaptığı ve yeni kurulmuş olan Kültür Bakanlığı Devlet Klasik Türk Musikisi Korosu'na çağrıldım ve bu koroda uzun yıllar zevkle çalıştım. Konservatuarın son yıllarında Münir Nurettin Selçuk üstadın yönettiği İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti'ne davet edildim ve İcra Heyetinin Şan Sineması'ndaki muhteşem konserlerinde korist ve solist olarak yer aldım.

— Peki, ürolog olmak fikri nereden çıktı?

Bir gün Nevzad Atlığ hocam beni yanına çağırdı ve ne ihtisası yapacağımı sordu. Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça'ya olan hayranlığımdan dolayı ‘Kadın Doğum’ geçmişti bir dönem aklımdan, sonraları da Kulak Burun Boğaz… Ancak üroloji aklımın ucundan bile geçmiyordu. Karar veremediğimi söylediğimde hocam, ‘Üroloji düşünür müsün?’ dedi ve beni yakın arkadaşı Prof. Dr. Muzaffer Akkılıç'ın yanına gönderdi. Yoğun amonyak (sidik) kokan bir klinikte ömrümün geçeceği (şimdi bu koku yok tabii ki) hiç aklıma gelmemişti. Gidiş o gidiş… Uzman olduktan sonra artık mesleğime odaklanmıştım. Musiki çalışmalarım eski yoğunlukta değildi.

— Sonra müzik aşkı geri mi döndü?

Hekimlik ne kadar meşakkatli olsa da müzikten hiçbir zaman tam olarak kopmadım. Arabada, hafta sonu evde, tatillerde… Hep şarkı söyledim, prova yaptım. Musikinin yanı sıra tıbbın da bir sanat dalı olduğunu düşünüyorum. Her iki branşta da, icracı eğitimini aldıktan sonra kendi sentezini yapar ve kendi tarzını ortaya koyar. Bazen hekimliği bir tiyatro sanatına da benzetirim. Hastanın verilerini elde edip incelersiniz. Sonra bilgilerinize dayanarak bir senaryo ortaya koyarsınız. Bu senaryoyu sahnelediğinizde hasta ve siz başroldesinizdir. Eğer radikal bir cerrahi yapıyorsanız o zaman maraton koşusu aklıma gelir. Bu zor koşuyu, hastayla birlikte tamamlamaya çalışırsınız. Müzik, bu stresli meslekle uğraşırken en çıkar yoldur benim için. Bir şarkıyı mırıldanırsınız veya dinlersiniz, bütün stresiniz dağılır. Böyle anlarda benim için Rast, Mahur, Nihavent ve benzeri makamlar daha geçerlidir. Saba, Hüzzam gibi makamlarla da stresiniz veya probleminizi daha da yoğun yaşarsınız. Musiki, hekimler için stresten arınmak için ne kadar önemliyse, hastalar yönünden de bir o kadar önemlidir.

— TRT’de de solistlik yapmışsınız…

Bunun dışında 1983'te TRT İstanbul Radyosu'nun açtığı solist imtihanlarını kazanıp bu kurumda istisna akdi (kadrosuz) ile yaklaşık 30 civarında solo bant ve konserler icra ettim. İstanbul Festivali çerçevesindeki konserlere solist olarak çıktım, dernekler yararına özel konserler verdim. Prof. Dr. Nevzad Atlığ hocamın, Kültür Bakanlığı Devlet Klasik Türk Musikisi Korosu'nun şefliğinden emekli olmadan önceki son 6 yılında, her sezon iki konsere misafir solist olarak davet edilmem, benim musiki yaşamımda aldığım en büyük onur olmuştur.

— Nevzat Atlığ ve Alâeddin Yavaşça’nın müzikle olan yolculuğunuzda önemli yerleri olduğu görülüyor…

Musiki ve meslek hayatıma yön veren en önemli rastlantı ise Prof. Dr. Nevzad Atlığ hocamla tanışmamdır. Konservatuarda repertuar dersleri veren hocamın kısa sürede gözde öğrencilerinden biri olmuştum. Hayranı olduğum Alâeddin hocamla ise yıllar sonra tanıştık. İki yıl önce prostat ameliyatını da ben yaptım.

— Müzisyenlik çocukluk düşünüzdü dersek abartmış mı oluruz?

Küçükken ‘büyüyünce ne olacaksın?’ sorusuna ‘şarkıcı –doktor’ cevabını veriyormuşum. Demek ki hedeflerim o yıllardan belliymiş. O zamanlar tek yayın aracı olan TRT'yi dinlerdik ve en ilgimi çeken de ‘Dr. Alâeddin Yavaşça'dan şarkılar dinlediniz’ programıydı. Kendimce şarkı mırıldanırmışım… İlkokula başladığımda bana ve 2 kuzenime mandolin alınmıştı. Yılsonunda benim mandolinim çalmaktan aşınmış olduğunu, diğerlerinin ise yeni alınmış gibi ambalajlarında durduğunu hatırlıyorum. Ortaokula gelince keman dersleri almaya başlamıştım. Mandolin ve keman dersleri alırken batı müziği metotlarıyla çalışmıştım. Zaman zaman Türk musikisinin ve o zamanlar yeni başlayan Türkçe sözlü hafif batı müziğinin bazı parçalarını da çalıp söylüyordum.

— Değişik bir tarz olduğunu söylediğiniz albümünüzü anlatır mısınız?

Benim kanaatim Türk müziği arayış içinde… Daha geniş kitlelere ulaşması gerek. Yıllarca klasik musikiye gönül vermiş biri için böyle bir tarz nereden çıktı diyecekler olacaktır tabii. Ya da hekim hekimliğiyle uğraşsa da bu sanatı da gerçek icracılarına bıraksa diye düşünenler olacaktır mutlaka. Bu tarz, 1989 yılında birlikte konserler verdiğimiz Ruhi Ayangil arkadaşım, beni Timur Selçuk ile tanıştırdı. O yıl Dünya Plastik Cerrahi Derneği’nin İstanbul'da yapılan kongresinin ana aktivitelerinden biri olarak Timur Selçuk'un yönetimindeki oda orkestrası ile birlikte bir konser verdik. Konserde Münir Nureddin Selçuk üstadımızın eserlerini farklı bir tarzda seslendirmeye çalışmıştım. Gerçekten farklı bir lezzetti ve o günden elimizde kalan hiçbir kayıt yok. Bu anlayış paralelinde 2005 yılı başlarında Ahmet Kadri Rizeli ile yollarımız kesişti. Pilot parça olarak seçtiğimiz Yavuz Özüstün'e ait Nihavend eser “Bir deniz ki gözlerin ölürcesine derin”i Kamil Özler'in yaptığı düzenlemeyle çalıp okuduk. Elde ettiğimiz ilk sound hoşumuza gitti ve devam ettik. Sonuçta bu albüm ortaya çıktı. 1989'da yaptığımız çalışmadan farklı olarak bu albüm çalışmasında yaylı enstrümanların ağırlıkta olduğu bir alt yapıya nefesli sazlar, arp, vurmalı sazlar ve ayrıca Türk Musikisi sazları ilave edildi. Albümde 50 kişilik senfoni orkestrası ve 10 kişilik Türk Müziği sazları bana eşlik ediyor. En önemlisi bu konserden ve albümden elde edilecek gelirle “Endoüroloji Eğitim Laboratuarı”nı kurmak için plan yaptık.

KUTU…

Ali Rıza Kural, 1951 yılında Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. İlk, orta ve liseyi Samsun’da bitiren Kural, 1968 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdi. Ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleştiler. Ali Rıza Kural, 1974 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı’nda ihtisasa başladı. 1985 yılında İskoçya’nın Edinburgh kentinde Western General Hospital’da bir yıla yakın bir süre çalıştıktan sonra aynı yıl doçent, 1995 yılında da profesör unvanını aldı. Akademik yaşamını, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde sürdüren Prof. Dr. Ali Rıza Kural üroloji alanında birçok yeniliklere imza attı. Özellikle idrar yolu taşlarının ve prostat hastalıklarının kapalı ameliyatlarla (endoskopik) tedavisini Türkiye’de ilk uygulayan hekimlerden biri oldu. Ayrıca böbrek kanseri ve prostat kanserinin laparoskopi ile tedavisinde öncülük eden Kural, Türkiye’nin ilk ve halen tek olan, Robotik Üroloji programını da başarıyla yürütmektedir. Alzheimer Vakfı ve Derneğinin yöneticisi Fügen Kural ile evli olan Prof. Dr. Ali Rıza Kural’ın, Gizem (22) ve Çağlar (27) adında iki çocuğu var. Yurtdışında psikoloji okuyan Gizem, piyano çalıyor. Ağabeyi Çağlar ise hem piyano çalıyor hem de babası Ali Rıza Kural gibi müzikle yakından ilgileniyor. Çağlar Kural, söz ve müzikleri kendisine ait olan şarkılardan oluşan bir pop müzik albümünü çıkartmaya hazırlanıyor.
Cumhuriyet Hafta Sonu / 23 - 02 - 2008

Hiç yorum yok: