8 Şubat 2008 Cuma

“Türküler Barışın Anahtarıdır…”




ALPER TURGUT

Türk halk müziğinin yeni ve özgün seslerinden biri Özgür Kıyat… Ve henüz 27 yaşında. O, pop ve rock gibi daha revaçta olan müzik türlerinin yerine, en zorlu yola yani türkülere meyletmiş. Amacı, barışın anahtarı bellediği türküleri, önce yaşıtlarına sevdirmek sonra geniş kitlelere yaymak. Söz Özgür’ün; “İdealistlik, günümüzde ne yazık ki tu kaka ilan ediliyor. Bunu biliyor ve görüyorum. Ancak yine de çizgimi bozmayacağım. Asla pes etmek yok. Çok çalışacağım, sabredeceğim. Çünkü türkülerin aşkın ta kendisi olduğuna inanıyorum…”

Gurbet illerde yaşayan bir gencin içinde büyüyen sıla hasreti, onu türkülere yakınlaştırır. Evet, Özgür Kıyat, Brüksel’de henüz lise öğrencisiyken bağlamaya ve türkülere vurulur. Aşk, ayrılık, acı… Her bir türkünün farklı bir öyküsü vardır. Lafın kısası, Özgür, 18 yaşında ilk bağlamasına sahip oldu. Turizm şirketinde çalışarak bağlama parasını denkleştirmişti. Bugün, biri cura dört bağlamaya sahip ve onlara gözü gibi bakıyor. Her gün istisnasız birkaç saat çalışıyor. (Geçen yaz heves edip aldığım gitarı düşünüyorum; zavallı enstrüman, salonumun köşesinde tozlanıp durmaktan başka işe yaramıyor).

Özgür Kıyat, ilk başlarda çalgı aletleri konusunda maymun iştahlı olduğunu söylüyor. Bağlamayla tanışana dek bir, iki sene klavye çaldığını da eklemeden edemiyor. Pir Sultan Abdal, Âşık Veysel Şatıroğlu, Ruhi Su, Âşık Mahzuni Şerif, Neşet Ertaş, Arif Sağ, Zülfü Livaneli… O, mezbelelik türkü barlarda iğdiş edilen ve her türlü tarzdan muaf müzik gruplarınca kötü bir şekilde yorumlanan (cover) türkülerin namusunu kurtarmak adına ustaların yolundan gidiyor. Bizler, Özgür Kıyat’ı daha çok 2005 tarihli "Yurdun Kokusu Var" ve 2007’de çıkardığı "Eskiye Götür Beni " adlı albümlerinden tanıyoruz. Özgür, Türkiye’nin yöresel ezgilerini sesine katık ediyor hatta büyük bir keyifle Azeri türkülerini de repertuarına alıyor. Ancak sesine en çok Ege türkülerinin yakıştığından emin…






Bu genç ses, şimdilik iki beste yaptı. Üçüncü albümünün ise kendi bestelerimden oluşmasını istiyor; “Bir albüm için harcanılan paraların geri çıkartılması çok zor. Örneğin Burak Kut’un bir şarkısı internetten tam 2,5 milyon kişi tarafından indirilmiş ancak onun son albümünün satışı 35 bin dolaylarında… İnternet ve korsan CD satışı, müziğin gelişimini büyük ölçüde baltaladı. Artık ucuz, piyasa işi şarkılara prim tanınıyor. Bu durumda bizlere düşen görev ise dik durmak ve inatla doğru bildiğimiz yoldan yürümektir… Ben yarınlar adına hala umutluyum.”

O, Türk halk müziğinin diğer ülkelerin müziğinden daha geride kaldığını düşünüyor; “Örneğin Goran Bregoviç ve Haris Alexiou, kendi müziklerini başarıyla dünyaya tanıtıyorlar. Bizim de çok önemli değerlerimiz var. Türkülerin altyapısı sağlam ve dünyaya yaymak için müsait. Ancak bakış açıları kısıtlı insanların, türkülerin önünü kesmemesi lazım. Türküleri genişletmek, geliştirmek ve çok sesli hale getirmek gerekiyor.”

50 ünsüz Türk’ün peşinde…

Özgür, küçüklüğünden beri fotoğraf da çekiyor… Şimdilerde Nikon D200 fotoğraf makinesi sürekli elinde… O, anı yakalamaya bayılıyor; “Birkaç ülke gezdim ama en çok ‘Uygarlıklar Beşiği’ Anadolu’da dolaşmayı seviyorum. Eskiye yönelik bir düşkünlüğüm var. Tarihi evler, geçmişten gelen eserler ve insan portreleri… Âşık Veysel’in ailesiyle tanıştım, Âşık Mahzuni Şerif’in Hacıbektaş’taki mezarını ziyaret ettim, yakınlarıyla bir araya geldim. Sarıkamış’ta şehit olan 90 bin kişi anmak için yapılan saygı yürüyüşüne katıldım. Meşhur zeybeğe adını veren Pisi’li (yeni adı Yeşilyurt) Kerimoğlu Efe’nin torunuyla sohbet ettim. Bunların hepsi benim için büyük ve güzel bir deneyimdi. Anlayacağınız, Anadolu’da tanışma fırsatına eriştiğim insanları fotoğraflıyorum. Sonra çektiğim fotoğrafların altını yazacağım. Umarım fırsat bulurum ve ‘50 ünsüz Türk’ adlı bir fotoğraf kitabı çıkartırım.”








“Sana Adanmış” adlı ilk fotoğraf sergisini, 2007’nin Kasım ayında açan Özgür, gelirini Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Mehmetçik Vakfı’na bağışladı. O, bu yılın Nisan veya Mayıs ayında ikinci kişisel sergisini açacak. Ucundan kıyısından fotoğraf makinesini tutmuşluğumuz var, hiç olmazsa Özgür’ün fotoğraflarındaki ışığı ve geleceği görecek kadar… Bizden söylemesi…

Özgür’ün babası Emekli Koramiral Atilla Kıyat, bir dönem Fenerbahçe’nin yöneticisiydi. Kıyat ailesi üyelerinin sarı kanaryalara gönül verdiğini, Özgür’ün Fenerbahçe PAF takımının eski forveti olduğunu belirtelim. Neyse… Hem üniversite hem de futbol, Özgür’ün dışında gelişen nedenlerden dolayı birlikte gidemeyince geriye sadece taraftarlık kalmış. Reggae müziğinin Jamaikalı efsanesi Bob Marley’in koyu bir hayranı olan Özgür Kıyat’ın en büyük hobisi balık tutmak. Huzuru ise, biraz da yalnızlığı sevmeye endeksli olan içsel yolculuğunda buluyor. Özgür, sessiz, sakin, alçakgönüllü genç bir adam, işin doğrusu fazla duyarlı ve aşırı romantik... Akranları gibi gününü gün etmeyi, çok kalabalık olmayı sevmiyor. Ha unutmadan ekleyelim, çocukluk hayali gazeteci olmakmış…

Özgür Kıyat, 2001 yılından bu yana birçok bar ve eğlence merkezinde sahneye çıktı. Onun güçlü, gür, davudi sesinden bin bir anlam yüklü türkülerimizi dinlemek ve kulaklarındaki pası silmek isteyenler, Cuma akşamları Taksim Sanat Evi’nde yerlerini alabilirler.




Cumhuriyet Hafta Sonu / 09 Şubat 2008


Fotoğraf: Vedat Arık

Hiç yorum yok: