ALPER TURGUT
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile sanatçı ve aydınların “demokratik açılım” buluşması bugün başlıyor. Erdoğan ilk etapta, ses sanatçılarını, Dolmabahçe Sarayı bitişiğindeki ofisinin müştemilatında saat 10.00’da ağırlayacak. Yuvarlak masa toplantısı, bir brunch (geç kahvaltı) şeklinde gerçekleştirilecek ve etkinlikte güncel ülke meseleleri konuşulacak. İkinci toplantı ise sinemacılar ve sahne sanatçılarının katılımıyla önümüzdeki günlerde yapılacak. Üçüncü ve son toplantının konukları ise yazarlar...
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Sağcı-solcu-arabeskçi ayrımı yapmadan herkesi çağırdık” diyor ancak çağırılacakların isimlerin nasıl belirlendiği ayrı bir muamma... Kaç gündür, listeler ile uğraşıyoruz, çünkü ortada kesinleşmiş isimler yok. Başbakanlık Kalemi dâhil kimse bilmiyor. Ama ilginçtir, ortada isim listeleri dolaşıyor. Sanki seçilmişler için şifreli bir V.İ.P. partisi... İsim listesi olmayınca, işe körlemesine girmekten başkaca bir çare de kalmıyor. Sırayla Deniz Türkali, Sinan Çetin, Sırrı Süreyya Önder’i arıyoruz, davet edilmemişler. Eski manken, yeni şarkıcı Demet Akalın ise davetliler arasında... Akalın’ın daha sonra özür dilemesine neden olan gafı ise hala akıllarda. Akalın, 2008 yılının Mayıs ayında verdiği konser sırasında, “Ne oldu, soğuktan ağzınız diliniz tutulmuş olabilir de bari tempo, alkış filan yapın. Diyarbakır'dan mı geldiniz hepiniz? Dağdan mı? Nereden geldiniz anlamadım yani” demişti. Evet, nereden nereye...
Sonra adını vermeyeceğimiz biri, “Ferhat Göçer’in ne işi var orada, politika ile ilgisi yok ki onun” diyor, bir başkası, AKP’nin parti binalarından çıkmadığını söylediği Murat Göğebakan’ın davetliler arasında olmasına bozuluyor. Ve bir diğeri, çağrılanlardan bir bölümünün apolitikliğinden bahisle, “Açılım yerine, acaba telif haklarında mı ısrarcı olacaklar?” diye soruyor. Kimi katılmayı boyun borcu biliyor, kimi katılacaklar için üzülüyor. Kimi yandaş olarak nitelendirme kaygısı taşıyor, kimi “barış” ve “özgürlük” için her şeye hazırım diyor.
Biz, bazı sanatçılara menajer kalkanı yüzünden ulaşamadık, bir kısmını sağdan soldan derlemek durumunda kaldık. Hüseyin Çelik; “Katılım daha yüksek olsun isterdik ama o zaman toplantı amacına hizmet etmiş olmazdı. Amaç yüz yüze olmak ve sanatçılara söz vererek katkı sağlamaları” şeklinde konuşuyor. Katılımın sınırlı olmasının bir başka nedeni ise daveti reddedenler ile davetli olduğu halde gitmek istemeyenlerin varlığından kaynaklanıyor.
Birçok görüşün birleştiği nokta ise; yeni bir anayasa istemi ile hak ve özgürlüklerin iadesi... Sanatçı cephesinde, toplantının heyecan yarattığı kesin. Başbakan ile Kürtçe konuşmak isteyenler, dosya hazırlayanlar ve dahası... Anlaşılacağı üzere ülke gündeminin her an değişmesine, her şeyin toz duman içinde kalmasına karşın sisler arasında dahi olsa “umut” hep var. Ve bugün direnişteki Tekel işçileri, aydın ve sanatçıları Ankara’ya bekliyor. “Demokratik Açılım”, kapalı kapılar ardında değil, meydanlarda konuşulsun diyerek...
Hükümet ve sanatçıların buluşmasında geleceğe dair somut bir adım mı atılacak yoksa toplantı, AKP’nin sanatçılar aracılığıyla gerçekleştirdiği gösteriye mi dönüşecek? Herkesin kafasındaki asıl soru ise bu...
Tarık Akan; “Beni çağıran olmadı, zaten çağırsalar dahi gitmem. Çünkü bu politik bir harekettir. Dünyada sanatçıları toplayarak böyle bir hareketin içine giren inanın hiçbir ülke yoktur. Başbakan, yine yandaş olanlar ve olmayanlar diye ikiye bölmeyi başardı. Tamam, edebiyatçıları toplarsınız ama sanatçıları bir araya getirip, bunu bir gösteriye dönüştüremezsiniz. Ve sanatçıların görsel bir malzeme olma hakları yoktur. Oraya katılacak sanatçı arkadaşlarım adına gerçekten çok üzülüyorum. Fethullah Gülen Ödülleri’ni çıkıp alanlar, bir ibret belgesi olarak tarihe geçtiler bile... Bu da elbette tarihe kalacaktır. 12 Eylül 1980 Cuntası’nın ardından darbeci generallerle fotoğraf çektiren sinemacı arkadaşlar vardı, biz tepki gösterdik ve onlardan koptuk. Gidip çağdaş sinemacılar olarak örgütlendik.”
Arif Sağ; “Sonuçta bu ülkede demokrasi istiyoruz, insanların özgürce yaşamasını istiyoruz. O yüzden gidip yerinde görmek lazım. Gidelim ve aklımıza gelenleri söyleyelim. Bu tür olaylardan kaçmakla, protesto etmekle olmaz. 28 yıldır, 12 Eylül anayasası ile koyun koyuna yaşıyoruz ve şimdi gidip sorun, asker bile bu anayasayı onaylamaz. Parlamentonun şu andaki yapısı hiç iç açıcı değil. Bu parlamentonun, 1982 Anayasası’nı değiştirecek bir hali var mı? Yok. Önemli olan niyet etmek ve meselenin çözümlenmesi için uğraşmaktır. Türkiye’deki sanatçılar çok da müdahil değildir. Saysanız, politikaya kafa yoran 10 sanatçı çıkmaz. Bizim sanatçılarımız, dünya ve ülke meseleleriyle uğraşmaz, politize olmuş sanatçılarımız yok. Sanatçılarımız, genellikle eğlence sektörüne hizmet ederler.”
Rojin; “Karadeniz’e gidip Kürtçe konser veren ilk müzisyenlerden biriyim. Sanatçı olarak daha özgür bir ortamda, ülkenin her yanında konser verebilmek istiyorum. Tüm gerilimlerin ortadan kalksın, herkese eşit muamele yapılsın. Toplantı için çalıştım ve 7, 8 maddelik bir liste hazırladım. Ayrıca bunu bir dosya olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunacağım...”
Vedat Yıldırım; “Türkiye’nin toplumsal barışa ihtiyacı var. Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, Rumların, işçi sınıfının yani herkesin özgürlük ve haklar konusunda sorunları mevcut. Ve ortada da 1982 Anayasası... AKP, kaç yıldır iktidarda, herkesin aklında bir kuşku bulunuyor. Temel şeyler yapmak ve anayasayı değiştirmek bu kadar zor mu? AKP’ye sorarsanız, ‘Tabanımızı biliyorsunuz, muhafazakârları dengede tutmaya çalıyoruz’ diyorlar. Siyasiler, korku imparatorluğundan vazgeçmeli. Demokratik açılım ve kardeşlik projesi, Türkiye adına gerekli ancak geç kalınmış bir adımdır. Sanatçı olarak benim umudum yine de var.”
Orhan Aydın: “Ortada açılım adıyla tanımlayabileceğimiz herhangi bir olgu yok. Bizim açılım adıyla algıladığımız, Kürt halkı üzerinden siyaset yapanların baskısı olduğudur. AKP’nin açılımı, ülkede ve bölgede oy peşine düşmesinden kaynaklanıyor ve seçim öncesi bu iyi bir değerlendirmedir. Öncelikle kendisinin dahi bilmediği ve uydurduğu bir durumdur. Davet edilseydim bile gitmezdim. Zaten katılmanın da düşünce belirtmenin de bir faydası olduğunu düşünmüyorum. Daha önce de yapılan uygulamalarda AKP'nin bildiğini okumakta olduğunu en net biçimde Ankara'da, Sakarya'da, Tekel işçilerine yaptıklarında gördük. Ülkedeki demokratik hak ve özgürlükleri polis önlemleriyle görüyoruz. Kültür sanat anlamında yaptıklarını da görüyoruz. Ortada açılım yok dolayısıyla konuşulacak bir şey de yoktur diye düşünüyorum. Sanatçı, aydın düşüncelerini özgürce ifade eder. Şerbetli toplantılara gerek yok. Sanatçı ve aydınlar örgütlenir ve düşüncelerini de bu şekilde ifade ederler. Aksi düzen kuyrukçuluğudur. AKP kendisine yandaş arama peşinde. Düşünce açılımı değil bu. Yoksulluk, işsizlik almış başını giderken, bunları örtmek ve göz boyamaktır. Aynı gün Tekel işçileri, emek örgütleri ve sendikalar, aydınları, yazarları ve çizerleri Ankara'ya çağırıyor. Bize düşen onların yanında olmak, onurlu ellerini sıkmaktır. Çünkü ülkenin geleceği onların elinde... Şerbetli toplantıda başbakanın elini sıkmakta değil.”
Gülsen Tuncer; “Davetli değilim. Hükümet sanatçı kimdir, sanat politikası nedir bunu irdelemeli. Orada neler konuşulacak ve çağırdıkları hangi konuları dile getirecek beni bu ilgilendiriyor. AKP'nin sanatçı, sanat politikası gibi bazı konulardaki ilgisini merak ediyorum. Sanatçıyı vitrin süsü olarak kullanıyorsa, bu hiç etik değil. Ülkemizde sanat örgütleri var. Buralara başvuru yapılmamış. Oysa sanat örgütleriyle görüşülse ve örgütlerin yönetim kurullarının kararıyla temsilciler göndersek bu çok daha doğru olurdu. Demokratik bir ülkede hükümetin ilişkisi, örgütler üzerinden olmalı. Film-San’ın ikinci başkanıyım. Ben çağırılsam gitmem ancak örgütümüzün yönetim kurulu görevlendirirse temsili olarak giderim, düşüncelerimizi iletirim.”
Sırrı Süreyya Önder: “Davet edenin niyeti önemli değil. Orada nasıl bir duruş ve ne söylediğiniz çok önemli. Bunlar tarihe kalacak. Gönlü barıştan ve demokrasiden yana olan herkes, her zemin ve platformu bunun için değerlendirmek zorundadır; bu onların boynunun borcudur.”
Ayşe Kulin: “Toplantıya elbette katılacağım. Demokratik açılım projesini sonuna kadar destekliyorum. Bu sorunu çözmek kesinlikle şart... Başbakanımız da öncü oluyor bu sürece. Bu, cesaret isteyen bir durum ve kendisini cesaretinden dolayı kutluyorum. Herkesin elinden geleni de yapacağını tahmin ediyorum. Sanatçıların bu sürece dâhil edilmesi de gayet isabetli bir karar. İç barış yaşanıp anlaşmazlıklar sona erdirilmeli. İki tarafın da iyi niyet ve çaba göstermesi gerekiyor."
İclal Aydın: “Ben bir anneyim ve yıllar süren bu çatışmanın hesabını sorarım. Babamın bütün yaşamı böyle geçmiş. Benim çocukluğum böyle geçmiş. Kızım 8 yaşına geldi, aynı savaş devam ediyor. Bu süreci yokuşa süren herkese aynı öfkeyi besliyorum.”
Yılmaz Erdoğan: “Yandaş sanatçı damgası yemeyi önemsemiyorum. Ben ilk defa Ankara’dan, merkezî idareden önemli ciddi, ısrarlı bir çaba olduğunu görüyor ve bunu önemsiyorum. Herkes bilir ki; bizim nesil böyle şeyler görmedi. Kimse bizim fikrimizi sormadı. Biz işi çözecek değiliz ama öfkesinin tutsağı olmayan büyük kalabalığa meseleyi anlatmak için sanatçıların etkili olabileceğini düşünüyorum. Üzerime düşeni de yaparım. Toplantıya katılacağım ve görüşlerini paylaşacağım. Benim konuyla ilgili bir reçetem yok. Fakat niyet önemli, üzerimize düşeni yapma iradesi önemli.”
Haldun Dormen: "Bu girişim, sorunun çözümü konusundaki samimiyeti gösteriyor. Böyle bir sürece sanatçıların da dâhil edilmesini çok iyi buluyorum. Barışı ve dostluğu yarınlara taşıma noktasında kilit rol oynayacak sanatçılardır. Toplumsal sorunların çözümü konusunda elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Diyarbakır'da Kürtçe oyun sergileyeceğiz. Umarım bu işin başında bulunanlar da sanatçıların söylediklerini değerlendirir, bu doğrultuda çözüm geliştirir.”
Yavuz Bingöl: “Açılım görüşmelere katılacağım ve terörün bitmesi için nereye çağırılırsam çağırılayım gideceğim. Benim derdim şu aslında. Silahların susması için, bu kanın akmaması için özellikle bu son 7 şehit geldiği zaman, sırtımdan hançerlenmiş hissettim kendimi. Bu işin bitmesi için kim nereye çağırıyorsa giderim. Onun samimi olup olmaması, onun ne amaçla çağırdığı, önemli değil. Ben kendi vicdanımdan hareketle yapıyorum bunu. Kenan Evren'de zamanında sanatçıları çağırmıştı. Biz gitmeyiz, Kenan Evren çağırmış olsa. Ama yüzde 47 oyla seçilmiş bu ülkenin Başbakan'ı ülkenin en önemli sorunuyla ilgili bir konuyu konuşmak için çağırıyor. Kendisinin üslubunu hiç sevmem ben açık söyleyeyim. Ama bunu gidip yüzüne söylemek istemiyorum”
Seher Dilovan: "Demokratikleşme, sanatçılarla birlikte hız kazanır. Toplumda sanatçıların siyasetçilerden daha çok dikkat çektiği bir gerçek... Gerek yaşam tarzı gerekse de söylemleriyle çok çabuk benimseniyorlar. Demokratik açılım sürecinde sanatçıların davet edilip görüşlerine başvurulması, süreci taçlandıracaktır. Hükümetin de bu konuda eli güçlenmiş olacak. Bu ülkede yaşanacak bir sıkıntı, toplumu ilgilendirdiği gibi sanatçıyı da ilgilendiriyor. Demokratikleşme sürecinde bizler daha duyarlı olmak zorundayız, çünkü sözüne değer verilen bir konumdayız.”
Murat Göğebakan: “Önce büyüklerimizi dinlememiz lazım. Ağzımızdan yanlış bir şey çıkmasın. Açılımla ilgili Başbakanımızın daveti üzerine cumartesi günü bir araya geleceğiz. Görüşmenin faydalı olacağını ümit ediyorum.”
Rojda: “Toplantıya davet edildiğim gün, söylediğim bir şarkı nedeniyle gözaltına alındım. Sıradan bir ifade diye lanse edildi ancak Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldüm. Benim adresim belli, çalıştığım kurum belli. Ancak böyle bir muamele ile karşı karşıya kaldım. Bizi gözaltına alan polisler, medyadaki diğer sanatçıların korumalığını yapıyorlar. Vicdanı olan sanatçılar, bu toplantıya katılmasın.”
Barış İçin Sanat Girişimi: (Bine yakın sanatçı, sanatsal üretim ve eylemleriyle barışa katkıda bulunmak amacıyla oluşturdu), Bizler, sizi gerçek ve samimi bir barışa katkıda bulunmaya çağırıyoruz. Başbakanın çağrısıyla, "Demokratik Açılım" politikasını sanatçılarla paylaşmak ve onların düşüncelerini almak için düzenlenen toplantıda barışın sesini yükselteceğinize inanıyoruz. Toplumun nabzını tutan duyarlı sanatçılar olarak, lütfen kendisine bu topraklarda barışı ne çok özlediğimizi, oysaki son gelişmelerin ne denli umutlarımızı kırdığını belirtin. O toplantıda barışın gözü kulağı sizde olacak. Lütfen barışa bir ses verin, barışı seslendirin.
Kürt sanatçılar adına Koma Çiya’dan Genim: “Açılım adı altında Kürtlere ve demokrasi güçlerine dayattığınız siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel soykırım bir ölüm çukurudur. Biz bu çukura girmeyeceğiz. Sanatçılar olarak Kürt halkına ve demokratik güçlere uygulanan tasfiye değirmenine su taşımayacağız. Halkımızın bin bir emekle yarattığı demokratik değerlerinin AKP’nin kirli politikasına ve seçim rantına alet etmesine izin vermeyeceğiz. AKP hükümeti Kürt halkına karşı samimiyse, operasyonlar durdurulmalı, tutuklananlar serbest bırakılmalı, Kürt idaresi muhatap alınmalı, TEKEL işçileri şahsında işçi ve emekçilere yönelik hak gasplarına son verilmelidir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder