11 Eylül 2009 Cuma

GÜLER ZERE’Yİ İSTİYORUZ


Yine aynı hikayeyi dinleyeceğiz. Kördüğüm mü?.. ha oldu ha olacak, özgür kaldı kalacak girdapları arasında boğulmamız bekleniyor. Ben ve hepimiz biliriz katliamlar göz göre göre yapılır. Ölümler yüksek sesle gelir. İstanbul’da her Cuma günü istiklal caddesindeki eylemler, Balcalı Hastanesi, Adli Tıp Kurumu önündeki çadır, onlarca ilde yapılan açıklamalar çıplak bir gerçeği dilegetiriyor, haklı bir talebi haykırıyor. “Hasta tutukluları serbest bırakın, Güler ZERE’yi serbest bırakın.... Katletmeyin… Katletmeyiiiinnn….


Güler ZERE serbest bırakılsın diye aylardır hastaneden, uzmanlardan, Adli Tıp Kurumundan raporlar bekliyoruz. Artık kaçıncı olduğunu sayamadığımız raporlardan külliyat oluştu. “Son durumunu gösteren” kaçıncı raporu gelecek bilemiyoruz. Önce Anabilim Dalı Başkanlığının raporunu bekledik, Başkanlıktan gelen rapor “ağır hasta, yaşama risk altında olan bu kadını” bir an önce bırakın diyordu, dedi de ne oldu? Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının yetkili olmadığını anladılar bir anda. Üniversitede Kurulu Adli Tıp Anabilim Dallarınn resmi bilirkişi olmadığını, Resmi bilirkişinin Adli Tıp Kurumu olduğunu söylediler ve ATK’dan rapor alacağız dediler. Dosya Adli Tıp Kurumuna gitti, bu defa saf duygularla 3. İhtisas Kurulu’nun raporunu bekledik, Güler’in durumu karşısında hukuka, ahlaka, vicdana aykırı kararlar verileceğine ihtimal vermeden serbest bırakılması kararının çıkmasını bekledik. İnsanca bir yaşamı savunanlara düşman, O kadının başkanlık yaptığı İhtisas Kurulu, Hapishanede değil, ama hastanede infazı tamamlansın diye karar verdi.


O mahkûm koğuşunun ise hapishane koğuşlarından daha karanlık, daha havasız olduğunu bilmedikleri saflığına kapılmamızı istediler. Hastanede infazının tamamlanması kararı lütufmuş gibi sunuldu.... Zaten tedavi ediliyormuş.... "Neden serbest kalmasını istediğimizi" anlamayanlar vardı. Aynı durumda olan başka hasta tutukluların infazının ertelemesi talebinde bulunmamaları güzel hizmetlerinin örneği olarak sunuldu. Oysa bu sözler AKP’nin diktiği insan hakları savunucusu gömleğini giyinmiş Zafer ÜSKÜL’ün dilinden dökülürken İsmet Ablak’ı hünüz kaybetmiştik.
Daha önceki kararları ile açıkca kötü niyetli olduğu anlaşılan 3. İhtisas Kurulunun akıldışı kararına itiraz edildi, bu defa dosya Adli Tıp Genel Kuruluna geldi ve öylece bekledi…bekledik…Dosya ve biz Genel Kurul’un toplantı gününü bekledik.


Tüm tepkilere rağmen dosya hiç incelenmemişti, ilk kez Genel Kurul toplantısında incelenecekti. Onlarca kurumun, binlerce insanın yükselen sesi, Adli Tıp Kurumu önünde geceli gündüzlü özgürlük nöbetinde bekleyen yüreklerin tek derdi Adli Tıp Kurumun hızlı bir biçimde ve tıp etiğine, vicdana uygun karar vermelerini istemekti. Dosya, Adli Tıp Kurumuna geldiği 5 Temmuz 2009 tarihinden sonra ilk kez 27 Ağustos 2009 tarihinde uzmanlarca incelendi ve yapılan inceleme sonucunda bazı evrakların eksik olduğu anlaşıldı. Genel Kurul Balcalı Hastanesinde düzenlenecek raporların gelmesinden sonra kararını verecekmiş. 3 Eylül tarihinde bazı raporlar geldi ancak bu raporların da doğru raporlar olmadığı, eksik olduğu gerekçesiyle 10 Eylül 2009 tarihindeki toplantıda da bir karar verilmedi.


Güler ZERE daha da kötüleşirken Adli Tıp Genel kurumunun eksik bulduğu belgeler nedeniyle o havasız, katı hücrenin içerisinde özgürlüğünü bekliyor. İsmet ABLAK, Yılmaz KESKİN’in hikâyesine mi benzeyecek Güler’in hikayesi, ölüme ramak kala mı serbest bırakacaksınız.


Güler’in dosyası yetmiş gündür Adli Tıp Kurumunun elinde, bir türlü tamamlanamayan raporlar nedeniyle karar verilememiş durumda. Resmi bilirkişi olarak kabul etmedikleri Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı raporunu 5 günde hazırlamış ve Güler Zere’nin tedavisinin başarıya ulaşması için derhal serbest bırakılmasını istemişti. O günden bu yana 70 günü geride bıraktık. Serbest bırakılmasın diyemeyenler geçen günlerden, gelmeyen raporlardan medet umuyor.
Herşeye rağmen Güler o kör hücreden sesleniyor bize “İster yanı başımda olsun, ister bir adım ötemde kapı önünde, ister bir sokakta olun, ister herhangi bir şehrin, bir yerinde oturun, ister adli tıp önünde oturun ben sizleri hissediyorum. Sıcaklığınız, gücünüz, sesiniz, beni sarıp sarmalıyor. Bundandır bu illet her sıkıştırdığında karşısında başımı dik tutmam. Ona çelme takmaya hazırlanmam bundandır. Sizler benimlesiniz ya gerisi boş!"

Yüzlerce sesin acil uyarı sinyalini duymayanlar, ölüm yolculuğuna çıkmış gülen gözlü Güler’e uzanan ellerin önünde barikat kurabilecek mi ? binlerce kez haykırıyoruz…Hayır Hayır..
Güler ZERE’ye ÖZGÜRLÜK

Avukat Oya ASLAN

Hiç yorum yok: