6 Kasım 2009 Cuma

Dünyayı değiştiren gün




ALPER TURGUT

Bugün, emekçi ellerle yaratılan ve geleceğe dair umudu hala diri tutan “Büyük Ekim Devrimi”nin 92. yıldönümü...

Vladimir Mayakovski der ya;
“...İsyanın ayak sesi, alanları döv!
Yukarı, gururlu başlar dizisi!
Biz, ikinci Nuh tufanıyla
Yeniden yıkayacağız dünyanın tüm kentlerini...”

“1905 (Rus) Devrimi”, “Şubat Devrimi” derken dünyayı sarsacak kızıl ihtilalın yolu açılmıştır. Proletaryanın önderi ve öğretmeni Lenin, 30 yıldır baş koyduğu dava uğruna ölümü göze alır ve Nisan 1917'de Rusya'ya geri döner. Nicedir beklenen muştuyu, daha Petrograd (devrimin ardından Leningrad oldu, sonra eski adı Saint Petersburg'a çevrildi) garına ulaşır ulaşmaz verir; “Bugün değil ise yarın, tüm Avrupa emperyalizmi her an çökebilir. Yaşasın Dünya Sosyalist Devrimi”...

Çarlık Rejimi’nin ardından yönetimi devralan burjuva iktidarı, Temmuz ayında hararetle kımıldamaya başlayan ve meydanlara akan kitlelere ateş açılmasını emretti ve Petrograd’da onlarca kişi katledildi. Hakkında tutuklama kararı çıkartılan Lenin ise Finlandiya’ya geçti. Eylül ayında Lenin’in “hazır olun” çağrısının ardından halk silahlandırıldı ve devrim için geri sayım başladı. Evet, Bolşevik Parti, artık iktidara hazırdır. Şiar ise çoktan bellidir; “Bütün iktidar Sovyetlere...” Bolşevikler, Lenin dışında, Troçki gibi bir dehaya ve Stalin gibi müthiş bir yer altı örgütleyicisine sahiptiler. “Çelik İrade”ye karşılık gelen Stalin, 1902–1916 yılları arasında Çarlık Rejimi tarafından 7 kez sürgün ve 7 kez de hapisle cezalandırılır ancak o, her seferinde kaçarak yeniden sıcak mücadelenin içine girer.

Tohumun çatlama vaktinin geldiğini sezen Lenin, Ekim ayında isyana komuta etmek üzere tekrar Rusya’ya döner. Ve hiç zaman yitirmeden “Merkez Komitesi” üyelerine mektup yazar; “Yoldaşlar. Bugün için ayaklanmayı geciktirmenin ölüm olduğu gün gibi apaçık ortadadır. Artık beklemek mümkün değildir. Bu, her şeyi yitirmek tehlikesini göze almak olur. Tarih, bugün kazanabilecek olan, ama yarın çok şeyi, her şeyi yitirme tehlikesinde olan devrimcilerin oyalanmasını, gecikmesini bağışlamayacaktır. Eylemde duraklama ölüm demektir."

Gecenin sessizliği, Aurore zırhlısının top atışlarıyla yırtılır ve devamında proletarya ordusu, Petrograd’daki Kışlık Saray'a hücum eder. İsyancılar, kısa bir sürede Kışlık Saray’ı ele geçirir ve sarayda bulunan geçici hükümetin bakanlarını teker teker tutuklar. Başbakan Kerenski ise ABD elçiliğinin özel arabasıyla kaçmayı başarır. Kızıl ihtilal, düş iken gerçeğe dönüşmüş ve Marksizm, en nihayetinde ete kemiğe bürünmüştür. Bu ışık, devrimler çağına da rehberlik edecektir.

Paris Komünü (1871) adlı kısa ömürlü ama emsalsiz deneyim, o güne dek ezenlerin biricik kâbusuydu. Şimdi de karşılarına ezilenlerin devrimi çıkmıştı. Bu yeni alternatif, büyük bir şoku da beraberinde getirdi. Sovyet yönetimi, ilk düşmanlarını dışarıda değil içeride buldu. Rusya, iç savaşa sürüklendi, Kızıl Ordu’nun karşısına Beyaz Ordu çıkartıldı.

Ancak... Sosyalizmin ve inançlı partizanların yılmak gibi bir niyetli yoktu; “Kıtlıkta ve soğuklarda, şehirde, tarlalarda Lenin'in işaretiyle ayaklandı partizan. Beyazların elinde kalan son kıyıya varmak için dağlardan ve ovalardan ilerledi partizan. Kan ve can bedeli bu zafer dokuz yüz on yedilerde, karlarda ve fırtınada Sovyet’i kurtardılar. Beyaz Ordu'yu yenerek, ezerek atamanları, bitirdiler bu savaşı denizin kıyısında...”

Sonra NEP, kolhozlar, tren rayları, kızıl bayraklar ve orak-çekiç... Anavatan savunması ve faşizmin ininde yenilmesi... Çin’den Küba’ya, Vietnam’dan Kuzey Kore’ye devrimler... Çift kutuplu dünya, doğu bloğu, soğuk savaş... Füze krizi ve uzay macerası... Glasnost ve Perestroyka...

Lenin ve Stalin’in, yoğun bir emekle Marksist bir temelde inşa ettiği yapı, ardılların aymazlığı yüzünden çatırdamaya başlamıştı. Sosyalizmden kopuş ve bürokratik hantallığa meylediş idi bu... Ve bu ihanet, kapitalizmin zafer çığlıklarını beraberinde getirecekti. 26 Aralık 1991 günü Sovyetler Birliği bayrağı, Kremlin’deki gönderinden indirildi. Dünyanın yüzölçümü en büyük ülkesi bir anda dağılıverdi.

Kapitalistler, emperyalistler ve “Komünistler Moskova’ya” naralarını atmaktan kurtulanlar asla sevinmesinler. Hem unutmayın, Lenin ne demişti; “Biz bu eserin yapımına başladık. Ne kadar zamanda, ne zaman, hangi ulusun proleterleri bu eseri sonuna vardırırlar, bunun öze ilişkin bir önemi yok. Önemli olan buzun kırılmış, yolun gösterilmiş ve açılmış olmasıdır.” Evet, Paris Komünü 74 gün, Sovyet deneyi 74 yıl sürdü. Başka bir dünya düşü kuranlar, inadına hala “sosyalizm mümkün” diyorlar ve tüm engel ve olumsuzluklara rağmen hazırlıklarına devam ediyorlar. Yolları açık olsun.

Not; Çarlık Rusya, modası geçmiş Jülyen Takvimi'ni kullandığı için adına Ekim Devrimi (24 Ekim 1917) denilen proleter ihtilal, Miladi Takvim'e göre 7 Kasım 1917 günü gerçekleşmiştir.

Cumhuriyet Gazetesi Hafta Sonu / 07 Kasım 2009

Hiç yorum yok: