İdil Kültür Merkezi'nin 19 Aralık programları çerçevesinden Yaşayanlar Anlatıyor başlığı altında yaptığı programda 19-22 Aralık katliamını dışarıdan takip edenler ve katliam sırasında kaldıkları hapishanelerde direnenler yaşadıklarını anlattılar.
İki bölümden oluşan programda önce katliam sırasında dışarıda olan Av. Behiç Aşçı, Gazeteci-Yazar Ayşe Düzkan ve Gazeteci-Yazar Alper Turgut sürece dair konuşmalar yaptılar.
İlk olarak konuşan Behiç Aşçı, 19-22 Aralık'ın katliam ve direniş kelimeleriyle anlatılabileceğini söyledi. Bu katliamın engellenemeyeceğini söyleyen Aşçı, katliamın IMF ve Dünya Bankası'nın talimatıyla yapıldığını ve dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in bunu; "IMF ile anlaşmak için hapishaneler sorununu çözmemiz gerekir" sözleriyle itiraf ettiğini belirtti.
Operasyona 1 yıldır çalışıldığını ve bu çalışmalar içinde yoğun bir propaganda çalışması da olduğunu söyleyen Aşçı; "Bazı örgütler ve aydınlar Genel Kurmay'ın bu planına uydu. Kendilerine duyulan güveni böyle kullandılar" dedi.
Şu an resmi tarihi devletin yazdığını söyleyen Aşçı; "Bir gün bu tarihi de biz yazacağız ve o zaman 19-22 Aralık'taki direniş ön plana çıkacak. Katliamın karşısında çok büyük bir direniş vardı. Şimdi devrimci örgütler varsa ve büyüyorsa bu direniş sayesindedir" dedi.
19-22 Aralık'ın tarihin gördüğü en büyük hapishane katliamlarından biri olduğunu söyleyen Ayşe Düzkan, "Pek çok hapishane katliamı olmuştu ama daha önce insanlar diri diri yakılmamıştı" dedi. Bu süreçte daha az insanın karşı durduğunu söyleyen Düzkan, F Tiplerinin aynı zamanda bir AB projesi olduğunu ve bazı sol da dahil büyük bir kısmın demokrasi anlayışının AB ile sınırlı olduğunu söyledi. Düzkan; "Tecrite karşı mücadelede yalnız kaldıysak bu demokrasiyi Avrupa'da arayanlarla aramızdaki farktandır" dedi.
1996'daki direnişle 2000-2007'deki direniş arasında bir kıyaslama yapan Alper Turgut, "96'da toplumsal muhalefet vardı, 2000'deki operasyonda umutlar tükenmişti. Tutsaklar mektuplarda yazıyordu. Operasyon bağıra bağıra geliyordu. Toplumsal muhalefetin olmadığı, direnişin sadece içeride yapıldığı yerde aynaya bile bakmaktan utanmamız lazım" dedi.
Programın ikinci bölümünde katliamı hapishanelerinde yaşayaş Süleyman Matur, Gülten Işık, Veysel Şahin ve Caferi Sadık Eroğlu birer konuşma yaptılar.
Direniş sırasında Bartın Hapishanesi'nde olan Süleyman Matur, katliamı beklediklerini ve tutsakların da hazırlıklı olduğunu söyledi. "Fiziki olarak bir hazırlığımız olması gibi bir durum yoktu, düşman teknik olarak güçlüydü" diyen Matur, tutsakların ideolojik olarak hazır olduklarını söyledi.
Operasyonun arkasından kendilerini çırıl çıplak soyduklarını ve kızılaydan getirdikleri başka elbiseler verdiklerini söyleyen Matur; "Daha sonra öğrendik ki çok değişik gazlar kullanmışlar. Tahlille ortaya çıkmasın diye böyle yapmışlar" dedi.
Sincan F Tipi Hapishanesi'ne de "Hoşgeldin Dayağı"yla girdiklerini söyleyen Matur, "Burası F Tipi, bizim borumuz öter" dediklerini söyledi.
F Tipi'ne ilk girdiklerinde hapishaneyi tanımadıklarını ve haberleşmelerinin olmadığını belirten Matur, zamanla komün ilişkilerini ve haberleşmeyi sağladıklarını belirtti. Ölüm orucunun ilk olarak Cengiz Soydaş'ı şehit verdiklerini söyleyen Matur; "O gün yıkılmaz dedikleri kalelerinin yıkıldığını gördük. Her yeri kırdık. Bulduğumuz ne varsa vuruyorduk. Cengiz'in şehitliğinde buruk bir sevincimizde vardı. Ölümü yenmiştik ve zaferi gördük" dedi.
Katliamı Uşak Hapishansi'nde yaşayan Gülten Işık, 19-22 Aralık katliamının provasının daha önce Ulucanlar'da yapıldığını söyledi. Ölümler olduğunda kamuoyunun duyarlılığının arttığını belirten Işık, devletin ölümler olmadan operasyonu yaptığını, bunun aynı zamanda dışarıya yönelik bir sindirme, susturma operasyonu olduğunu söyledi.
Direnişte Yasemin Cancı ve Berrin Bıçkılar'ın "Yoldaşlar sizi seviyoruz" diyerek feda eylemi yaptığını söyleyen Işık; "Uşak Hapishanesi kadınların olduğu bir hapishaneydi. Kadınların yarattığı güçlü bir cephe oldu" dedi.
Katliam sırasında Çanakkale Hapishanesi'nde olan Veysel Şahin, operesyon için geldiklerinde maltada sadece İlker Babacan'ın olduğunu, O'nun askerlerin üzerine doğru koşarken eline beline doğru götürmesini silah zanneden askerlerin geri kaçtığını söyledi. Ardından barikatlar kurarak 3 gün direndiklerini söyleyen Şahin, "teslim olun ve ölüm orucu yapanları verin" dediklerini söyledi.
Operasyona karşı Fidan Kalşen'in dışarı çıkıp; "Siz bu halkı, bu vatanı sevemezsiniz. Şimdi halkım yoldaşlarım için kendimi feda ediyorum" diyerek feda eylemi yaptığını söyleyen Şahin, "56 saat blok blok direndik" dedi.
Operasyondan sonra Edirne F Tipi Hapishanesi'ne götürüldüklerinde kendilerini karşılayan sivil askerlerin "Ahlak dışı aramayı kabul ediyor musun?" diye aşağılıkça bir soru sorduğunu söyleyen Şahin, kabul etmeyince işkenceye maruz kaldıklarını söyledi.
Son olarak katliamı Ümraniye Hapishasi'nde yaşamış olan Caferi Sadık Eroğlu yaşadıklarını anlattı. "Hesabının sorulması açısından 19 Aralık unutulmayacak bir tarih" diyen Eroğlu, bu saldırıyı beklediklerini ve tutsaklarından böylesi bir saldırıyı göğüsleyebilmek için bir yıldır hazırlandıklarını söyledi. Özgür tutsakların daha konusu geçmeden bile böyle bir saldırıya karşı ölüm orucuna gönüllü olduklarını söyleyen Eroğlu, bir yıl içinde neredeyse her şeyi tartıştıklarını söyledi.
Direnişçilerden hepsinin feda eylemine gönüllü olmasından kaynaklı en son kura çekmeye karar verdiklerini söyleyen Eroğlu; "Bazıları rivayet diyor ama bu gerçek. O ekibin komutanı Ahmet İbili herkesin isminin yazılı olduğu kağıtları torbaya attığında kendi isminin yazılı olduğunu elinde tuttu ve kendi ismini çekmiş gibi gösterdi. Daha sonra bir konuşma yapan Ahmet İbili'nin konuşmasının özü "Bir canım var, halkıma feda olsun" idi.
Ahmet İbili'nin kendini yakarak askerin üzerine doğru koşması sonucunda panikleyen askerlerin iki yandan ateş ettiğini ve bu sırada birbirlerini de vurduklarını söyleyen Eroğlu, "Bunun da demagojisini yaptılar. Daha sonra birbirlerini vurdukları ortaya çıktı" dedi.
Program izleyenlerin sorularının cevaplanmasının ardından son buldu.
İki bölümden oluşan programda önce katliam sırasında dışarıda olan Av. Behiç Aşçı, Gazeteci-Yazar Ayşe Düzkan ve Gazeteci-Yazar Alper Turgut sürece dair konuşmalar yaptılar.
İlk olarak konuşan Behiç Aşçı, 19-22 Aralık'ın katliam ve direniş kelimeleriyle anlatılabileceğini söyledi. Bu katliamın engellenemeyeceğini söyleyen Aşçı, katliamın IMF ve Dünya Bankası'nın talimatıyla yapıldığını ve dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in bunu; "IMF ile anlaşmak için hapishaneler sorununu çözmemiz gerekir" sözleriyle itiraf ettiğini belirtti.
Operasyona 1 yıldır çalışıldığını ve bu çalışmalar içinde yoğun bir propaganda çalışması da olduğunu söyleyen Aşçı; "Bazı örgütler ve aydınlar Genel Kurmay'ın bu planına uydu. Kendilerine duyulan güveni böyle kullandılar" dedi.
Şu an resmi tarihi devletin yazdığını söyleyen Aşçı; "Bir gün bu tarihi de biz yazacağız ve o zaman 19-22 Aralık'taki direniş ön plana çıkacak. Katliamın karşısında çok büyük bir direniş vardı. Şimdi devrimci örgütler varsa ve büyüyorsa bu direniş sayesindedir" dedi.
19-22 Aralık'ın tarihin gördüğü en büyük hapishane katliamlarından biri olduğunu söyleyen Ayşe Düzkan, "Pek çok hapishane katliamı olmuştu ama daha önce insanlar diri diri yakılmamıştı" dedi. Bu süreçte daha az insanın karşı durduğunu söyleyen Düzkan, F Tiplerinin aynı zamanda bir AB projesi olduğunu ve bazı sol da dahil büyük bir kısmın demokrasi anlayışının AB ile sınırlı olduğunu söyledi. Düzkan; "Tecrite karşı mücadelede yalnız kaldıysak bu demokrasiyi Avrupa'da arayanlarla aramızdaki farktandır" dedi.
1996'daki direnişle 2000-2007'deki direniş arasında bir kıyaslama yapan Alper Turgut, "96'da toplumsal muhalefet vardı, 2000'deki operasyonda umutlar tükenmişti. Tutsaklar mektuplarda yazıyordu. Operasyon bağıra bağıra geliyordu. Toplumsal muhalefetin olmadığı, direnişin sadece içeride yapıldığı yerde aynaya bile bakmaktan utanmamız lazım" dedi.
Programın ikinci bölümünde katliamı hapishanelerinde yaşayaş Süleyman Matur, Gülten Işık, Veysel Şahin ve Caferi Sadık Eroğlu birer konuşma yaptılar.
Direniş sırasında Bartın Hapishanesi'nde olan Süleyman Matur, katliamı beklediklerini ve tutsakların da hazırlıklı olduğunu söyledi. "Fiziki olarak bir hazırlığımız olması gibi bir durum yoktu, düşman teknik olarak güçlüydü" diyen Matur, tutsakların ideolojik olarak hazır olduklarını söyledi.
Operasyonun arkasından kendilerini çırıl çıplak soyduklarını ve kızılaydan getirdikleri başka elbiseler verdiklerini söyleyen Matur; "Daha sonra öğrendik ki çok değişik gazlar kullanmışlar. Tahlille ortaya çıkmasın diye böyle yapmışlar" dedi.
Sincan F Tipi Hapishanesi'ne de "Hoşgeldin Dayağı"yla girdiklerini söyleyen Matur, "Burası F Tipi, bizim borumuz öter" dediklerini söyledi.
F Tipi'ne ilk girdiklerinde hapishaneyi tanımadıklarını ve haberleşmelerinin olmadığını belirten Matur, zamanla komün ilişkilerini ve haberleşmeyi sağladıklarını belirtti. Ölüm orucunun ilk olarak Cengiz Soydaş'ı şehit verdiklerini söyleyen Matur; "O gün yıkılmaz dedikleri kalelerinin yıkıldığını gördük. Her yeri kırdık. Bulduğumuz ne varsa vuruyorduk. Cengiz'in şehitliğinde buruk bir sevincimizde vardı. Ölümü yenmiştik ve zaferi gördük" dedi.
Katliamı Uşak Hapishansi'nde yaşayan Gülten Işık, 19-22 Aralık katliamının provasının daha önce Ulucanlar'da yapıldığını söyledi. Ölümler olduğunda kamuoyunun duyarlılığının arttığını belirten Işık, devletin ölümler olmadan operasyonu yaptığını, bunun aynı zamanda dışarıya yönelik bir sindirme, susturma operasyonu olduğunu söyledi.
Direnişte Yasemin Cancı ve Berrin Bıçkılar'ın "Yoldaşlar sizi seviyoruz" diyerek feda eylemi yaptığını söyleyen Işık; "Uşak Hapishanesi kadınların olduğu bir hapishaneydi. Kadınların yarattığı güçlü bir cephe oldu" dedi.
Katliam sırasında Çanakkale Hapishanesi'nde olan Veysel Şahin, operesyon için geldiklerinde maltada sadece İlker Babacan'ın olduğunu, O'nun askerlerin üzerine doğru koşarken eline beline doğru götürmesini silah zanneden askerlerin geri kaçtığını söyledi. Ardından barikatlar kurarak 3 gün direndiklerini söyleyen Şahin, "teslim olun ve ölüm orucu yapanları verin" dediklerini söyledi.
Operasyona karşı Fidan Kalşen'in dışarı çıkıp; "Siz bu halkı, bu vatanı sevemezsiniz. Şimdi halkım yoldaşlarım için kendimi feda ediyorum" diyerek feda eylemi yaptığını söyleyen Şahin, "56 saat blok blok direndik" dedi.
Operasyondan sonra Edirne F Tipi Hapishanesi'ne götürüldüklerinde kendilerini karşılayan sivil askerlerin "Ahlak dışı aramayı kabul ediyor musun?" diye aşağılıkça bir soru sorduğunu söyleyen Şahin, kabul etmeyince işkenceye maruz kaldıklarını söyledi.
Son olarak katliamı Ümraniye Hapishasi'nde yaşamış olan Caferi Sadık Eroğlu yaşadıklarını anlattı. "Hesabının sorulması açısından 19 Aralık unutulmayacak bir tarih" diyen Eroğlu, bu saldırıyı beklediklerini ve tutsaklarından böylesi bir saldırıyı göğüsleyebilmek için bir yıldır hazırlandıklarını söyledi. Özgür tutsakların daha konusu geçmeden bile böyle bir saldırıya karşı ölüm orucuna gönüllü olduklarını söyleyen Eroğlu, bir yıl içinde neredeyse her şeyi tartıştıklarını söyledi.
Direnişçilerden hepsinin feda eylemine gönüllü olmasından kaynaklı en son kura çekmeye karar verdiklerini söyleyen Eroğlu; "Bazıları rivayet diyor ama bu gerçek. O ekibin komutanı Ahmet İbili herkesin isminin yazılı olduğu kağıtları torbaya attığında kendi isminin yazılı olduğunu elinde tuttu ve kendi ismini çekmiş gibi gösterdi. Daha sonra bir konuşma yapan Ahmet İbili'nin konuşmasının özü "Bir canım var, halkıma feda olsun" idi.
Ahmet İbili'nin kendini yakarak askerin üzerine doğru koşması sonucunda panikleyen askerlerin iki yandan ateş ettiğini ve bu sırada birbirlerini de vurduklarını söyleyen Eroğlu, "Bunun da demagojisini yaptılar. Daha sonra birbirlerini vurdukları ortaya çıktı" dedi.
Program izleyenlerin sorularının cevaplanmasının ardından son buldu.
Halkınsesi TV
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder