2 Aralık 2008 Salı

"İşsizliğe 'hamdolsun' demeyeceğiz",



Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şubesi, ekonomik kriz gerekçesiyle çok sayıda medya çalışanının son dönemde işten çıkarılmasını protesto için Taksim ile Galatasaray meydanları arasında "Medyada Emekçi Kıyımına Son" yürüyüşü yaptı.





Türk-İş Şubeler Platformu, çeşitli sendikaların İstanbul şubeleri temsilcileri ve iletişim fakültesi öğrencilerinin de destek verdiği yürüyüş, Taksim Meydanı'ndan başladı.



"İşsizliğe 'hamdolsun' demeyeceğiz", "Krizin bedeli patronlara", "Patronlara kıyak, emekçiye dayak", "İşten atılmalar yasaklansın" şeklinde sloganlar atılan yürüyüşte, "Sendika, basın özgürlüğünün güvencesidir", "Medyada kıyıma son", "IMF'nin feneri sevsinler seni" yazılı dövizler taşındı.




Zaman zaman alkışlı protesto yapılan yürüyüş, Galatasaray Meydanı'nda sona erdi.
Burada bir basın açıklaması yapan Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel, medyayı medya yapanın çalışanları olduğunu belirterek, aydınlık bir Türkiye için önce gazetecilerin örgütlenmesi gerektiğini söyledi.





Bu konuda medya çalışanlarını sonuna kadar desteklemeye hazır olduklarını dile getiren Türkel, şöyle konuştu: "Bir kez riski göze alın. Her gün acı, sancı, korku çekmektense bir kez riski göze alın ve sendikalı olun. Ve bunu siz başarın ilk kez. Siz eğer örgütlenmezseniz biz olmayacağız. Siz gücünüzü ortaya koymazsanız işçi sınıfı da olmayacak. Türkiye işçi sınıfı adına tüm gazete çalışanlarından rica ediyorum, gelin bir gün kaleminizi, fotoğraf makinelerinizi masanın üzerine koyun. Örgütlenin... Biz de sizin arkanızdan geleceğiz."




Türkel'in sözlerinin ardından yürüyüşü izlemeye gelen bazı gazeteciler de fotoğraf makinelerini ve kalemlerini yere bırakarak alkışlı protestoda bulundu.



TGS Genel Başkanı Ercan Sadık İpekçi de medyada çalışanların "Sendikalı olursak işten atılırız" korkusuyla bugüne geldiklerini ancak bugün sendikalı olunmasa da medya patronlarının rahatlıkla gazetecilerden vazgeçebildiğinin ortaya çıktığını anlattı.
İpekçi, "Öyleyse çözüm örgütlenmektir. Bu zihniyete karşı bizim de örgütlenmekten başka çıkar yolumuz yok" dedi.




AK Parti iktidarının gazetecilere yaptıklarını unutmadıklarını ve unutmayacaklarını söyleyen İpekçi, önce gazetecilerin soru sormasının yasaklandığını, sonra yıpranma hakkının ellerinden alındığını söyledi.




İpekçi, sözlerini şöyle sürdürdü: "Son olarak da akreditasyon kepazeliği... Bunun için idare mahkemesine dava açtık. Konuyu gerekirse AİHM'e kadar götüreceğiz. Kendilerine yandaş medya yarattılar. Onlarla da mücadele edeceğiz. Bugün burada sendikal örgütlülük, basın özgürlüğü, medya patronlarına karşı editoryal bağımsızlığı koruma mücadelesinin yeni bir eşiğindeyiz. Bundan sonraki günler daha da hareketli olacak. Bu dayanışmanın daha da yükselmesini, kendi aramızdaki dayanışmamızı örgütlülük çatısı altına taşımamızı diliyorum."



TGS İstanbul Şubesi Başkanı Rüya Özkalkan da "Daha düne kadar sizlere haber yetiştirebilmek için omuzlarımızda fotoğraf makinesi ya da kamerayla elimizde not defteri ya da mikrofonla oradan oraya koşturduğumuz bu caddede bugün eylemci olarak yürüyoruz. Çünkü artık işsiziz" dedi.




Medya patronlarının sadece karlarını korumak için krizin faturasını çalışanlara kestiklerini ifade eden Özkalkan, pek çok televizyon ve gazetede yüzlerce çalışanın işlerine son verildiğini savundu.




Yaşanan krizin sorumlusunun medya patronları ve AK Parti Hükümeti olduğunu öne süren Özkalkan, "Daha bir kaç ay önce basın emekçilerinin 'yıpranıyoruz' çığlıklarına kulaklarını tıkayan ama medya patronlarına milyarlarca lira kaynak aktaran AKP hükümeti, yalnızca emeğe değil, özgür düşünceye de düşmandır. Muhalif haberlere imza atan 7 muhabire başbakanlıkça uygulanan akreditasyon yasağı, AKP'nin bu konudaki son icraatlarından biridir" diye konuştu.




Özkalkan, sözlerini şöyle sürdürdü: "AKP hükümetini uyarıyoruz; size Ak-redite olmayacağız. Aksine, halkın doğru haber alma ve insanca yaşama hakkı adına basın özgürlüğü mücadelemizi sürdüreceğiz. Gazeteci, ezilen insanların sesi, gözü, kulağı, umudu, hakkın ve adaletin savunucusu, haksızlığın, yolsuzluğun, suiistimallerin, çetelerin takipçisi ve demokrasinin vazgeçilmez unsurudur.




Değerli basın emekçileri, dün kovulmadın, bugün sırayı savdın, diyelim. Peki yarın? Medya patronlarının pervasızlığı ve açgözlülüğü, bizim örgütsüzlüğümüzden güç bulmakta. Sendikal haklarımız yasa dışı yollarla gasp ediliyor. Yıpranma hakkımızı elimizden aldılar, yetmedi. Gözleri kıdem tazminatlarımızda. Ve bugün işsiziz. Kaybedecek neyimiz kaldı ki? En temel haklarımızı birer birer yitirirken daha ne kadar sessiz kalacağız?




Sermayenin çıkar ilişkileriyle dürüst gazeteciliği kirletmesine 'dur' diyebilmek, şantajcılıktan sıyrılmış habercilik anlayışıyla halkın haber alma özgürlüğüne ve demokrasinin tam anlamıyla işlemesine katkı sağlamak ve insanca çalışma koşulları için tüm basın emekçilerini sendikamız çatısı altında örgütlenmeye çağırıyoruz."

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) eski başkanlarından Nail Güreli de AK Parti iktidarı döneminde toplumu sindirmek, örgütlülüğü dağıtmak için uğraşıldığını ve "Ergenekon" soruşturmasının da bunun bir örneği olduğunu ifade ederek, "Bütün arkadaşlarımı Türkiye Gazeteciler Sendikası çatısı altında birleşmeye çağırıyorum ve herkesin de bu dayanışmaya omuz vermesini diliyorum" dedi.




Yürüyüşe, Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkan Yardımcısı Turgay Olcayto, TGS eski başkanlarından Şükran Soner, TGS Yönetim Kurulu üyeleri ile çeşitli gazete ve televizyonların çalışanları katıldı.

Hiç yorum yok: